AKEL ve CTP Mağusa İlçe Örgütlerinin organize ettikleri yeniden yakınlaşma etkinliğinde AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu tarafından yapılan konuşma
28.11.2012
Tüm güçlüklere
ve zaman zaman yaşanan bazı anlaşmazlıklara rağmen, bugünkü etkinlik hiçbir
zaman durmayan ortak bir yürüyüşün devamını teşkil etmektedir. AKEL ve CTP
ortak bir tarihi bağlara sahip partilerdir. Barış ve Kıbrıs’ın yeniden
birleşmesi için ortak mücadelelerin birleştirdiği partilerdir. Yolumuzda ne
kadar güçlüklerle karşılaşsak da, ülkemizin iyiliği için, Kıbrıslırumların ve
Kıbrıslıtürklerin barış içerisindeki geleceği için mücadeleden asla vazgeçmedik
ve vazgeçmeyeceğiz.
Bu yok
edilemeyecek bağlar emekçilerin ortak mücadeleleri ve siyasi mücadeleler
içerisinde gelişti. Bu bağlar Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk yoldaşlarımızın
fedakârlıklarının mührünü taşımaktadırlar. Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Ahmet
İbrahim, Ayhan Hikmet, Ahmet Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu, Kostas Mişaulis,
Savvas Menikos, Mihalis Petru, ilias Tofaris, Andreas Sakkas ve daha nice
yoldaşımız Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluk ağacını kanlarıyla
suladılar. Bugün Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk ilericilerin yüreklerinde ve bilinçlerinde
bu dostluk ağacının kökleri derindir. Bu dostluk ağacı bizim kaygısız ve suskun
olmamıza izin vermemektedir. Yurdumuzun yeniden birleşmesi ve halkımızın barış
içinde yaşaması için bütün gücümüzü adamamız gerektiğini bize sürekli olarak
hatırlatmaktadır. Sadece bu şekilde kalıcı ve istikrarlı barış koşullarını
sağlayabiliriz. Sadece bu şekilde tüm Kıbrıs halkı için kalkınmayı, ilerlemeyi
ve refahı sağlayacak güvenlik ve istikrar var olacaktır.
1974
trajedisine nasıl vardığımızın ve Kıbrıs sorununun baş sorumlularının kimler
olduğunun analizini, AKEL olarak, her zaman ve her yerde, Kıbrıs içinde ve
dışında yapıyoruz. Halkımızın gerçek düşmanının kim olduğunu hatırlatmak için
bunu yapıyoruz. Kıbrıs sorununun yaratılmasının ve devam ettirilmesinin ana
sorumlusu Türkiye’dir. Kıbrıs’ı kendi çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmak
için müdahaleleri ve komplolarıyla darbeye ve Türkiye’nin istilasına yol açan
Amerikancı NATO’cu emperyalizmin de ağır sorumlulukları vardır. Darbeyle,
Türkiye’ye adayı istila etmek için yıllardır aradığı bahaneyi veren
Yunanistan’daki askeri cuntanın ve EOKA-B’nin de büyük sorumlulukları vardır.
Bugün, özde
maalesef çok az şeyin değişmiş olduğunu görmekteyiz. Türkiye, Kıbrıs sorununun
çözülmesi gereksinimini tahrik edici bir biçimde görmezden gelerek, uzlaşmaz
tutumunu devam ettirmektedir. Son yıllarda gerek Kıbrıslırumlara, gerekse
Kıbrıslıtürklere gerçek yüzünü göstermiştir. Bunu sadece Kıbrıs sorunun
çözümüne ilişkin müzakerelerle ilgili olarak uzlaşmaz ve olumsuz tutumunu
sürdürmekle ya da Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı
üstlendiği için görüşmeleri kesmekle yapmamıştır. Kıbrıslıtürklerin geçen yılki
kitlesel eylemleri gibi, çeşitli olayların baskısı altında Türkiye gerçek
niyetini ortaya koymuştur. Sayın Erdoğan’ın Kıbrıs’a yönelik stratejik ilgisi
hakkındaki açık itirafını kim unutabilir? “Kıbrıs’ta
bir tek Müslüman Türk olmasa dahi, Türkiye’nin Kıbrıs meselesi olma zorunluluğu
vardır” şeklinde Sayın Davutoğlu’nun kitabında yazdığı itirafı kim
unutabilir? Tüm bunlar, Türkiye’nin hedefinin asla adamızdaki Kıbrıstürk
toplumunun varlığının korunması ve garantisi olmadığını göstermektedir.
Türkiye’nin hedefi kendi çıkarlarına hizmet edilmesiydi ve öyle olmaya da devam
etmektedir. Türkiye’nin önemli müttefiki olduğunu ve onu her yoldan
destekleyeceğini kısa bir süre önce bir kez daha vurgulayan NATO’nun
çıkarlarına hizmet edilmesiydi ve öyle olmaya da devam etmektedir. Emperyalizmin
çıkarlar terazisinde, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin, Kıbrıs halkının
çıkarlarının, emperyalist çıkarlarla çakışan Türkiye’nin çıkarlarından daha
ağır basacağı yönünde sahte umutlarımız olmamalıdır.
Yerli sağ ve
aşırı sağ, bugün görüşmelerin kesilmiş olduğu koşullarda, belki de şimdiye kadar
yaptıklarından daha da fazla ve sürekli bir şekilde bazen yumuşak, bazen yoğun
bir biçimde taksimci tezleri öne çıkarmaktadırlar. Bazılarının “gevşek
federasyon” önerisi bundan başka nedir? Dönem, dönem gündeme getirilen
“barikatların kapatılması” talebi bundan başka nedir? Ya da “taksimi telaffuz
etmek bizi korkutmamalıdır” şeklindeki uç söylemler bundan başka nedir?
AKEL olarak,
biz onların istediğini yapmayacağız. Birleşmiş Milletler çerçevesinde Kıbrıs
sorununun barışçıl çözümünde tutarlı bir şekilde ısrar etmeye devam edeceğiz. BM
Güvenlik Konseyi kararlarında ve iki toplumun liderleri arasındaki Üst Düzey
Antlaşmaları’nda belirtildiği şekilde siyasi eşitlikli iki bölgeli iki toplumlu
federasyon çözümünde ısrar edeceğiz. Kıbrıs devletinin tek egemenliğini, tek uluslararası
kimliğini ve tek vatandaşlığını güvence altına alarak, Kıbrıs devletini
dönüştürecek ve yeniden birleştirecek çözümde ısrar edeceğiz. Statükonun sürdürülmesine
ve Kıbrıs’ın taksimine karşı tek seçenek budur. Ülkeyi, halkı, kurumları ve
ekonomiyi birleştirecek bir çözüm. Cumhurbaşkanı Hristofyas üzerinde anlaşmaya
varılan bu çerçeveye bağlı kalarak Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerde
bulundu. Türk uzlaşmazlığını aşmak ve yeniden birleşmenin yolunu açmak için bu
dev çalışmayı üstlendi.
Dileğimiz Şubat
ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra da, tehlikeli tezlerden
ve ucuz söylevlerden uzak bir şekilde, üzerinde anlaşmaya varılmış olan
çerçevede görüşmelere devam etmektir. Bunun için de, AKEL, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde Stavros Malas’ın adaylığını destekliyor. İşler, yaşayabilir ve
adil bir çözümün başarılması için tüm ilerici Kıbrıslılar ile birlikte mücadele
eden adayı destekliyor. BM’nin ilgili kararlarını, Üst Düzey Antlaşmaları’nı,
uluslararası hukuku ile Avrupa hukukunu dayanak alan bir çözüm için mücadele
eden adayı destekliyor.
Gerek siyasi
desteğini yitireceği korkusu ile iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü
adlandırmaya cesaret etmeyen Nikos Anastasiadis’in, gerekse bugüne kadar üzerinde
anlaşmaya varılanları silerse Kıbrıs sorununun kapanmasının ötesinde başka
şeyler başaracağını ileri süren Yorgos Lillikas’ın uğradığı mutasyonları ve içi
boş belirsizlikleri sürekli olarak deşifre ediyoruz. Nitekim Sayın Serdar
Denktaş’ın Nikos Anastasiadis’in seçilmesini ve Kıbrısrum toplumundaki çeşitli aşırı
sağ unsurların Yorgos Lillikas’ın seçilmesini ümit etmeleri bir rastlantı
değildir.
Bu tür
yaklaşımların Kıbrıs’a ve Kıbrıs halkına sadece zarar verdiğine işaret etmekten
parti olarak bir an dahi geri durmadık. Barış ve yeniden birleşme yolunu
göstermekten bir an bile geri durmadık. Kıbrıslıtürklerin düşmanımız değil, kardeşlerimiz
olduğunu söylemekten hiç geri durmadık. AKEL ve CTP olarak, Kıbrıs’ın
düşmanının milliyetçilik olduğunu çok iyi biliyoruz. Emperyalizm halkımızın
geleceğini belirlemek istediğinde, ülkemizi içerden fethetmeye çalışarak, milliyetçilik
maskesini giydi. Kıbrıs’ın bağımsızlığı ve adada barışın hâkim olması için
mücadele veren iki toplumun ilerici güçlerinin gerçek yurtseverliği milliyetçiliğin
karşısına dikilen uzlaşmaz mücadeleci oldu. Kıbrıs tüm halkına, Kıbrıs’ın tüm evlatlarına
aitti ve aittir.
AKEL olarak, Kıbrıstürk
toplumuyla yan yana değil, her zaman birlikte yürüdük. Bunun için bugün de
tekrar ediyoruz: Ortak vatan için, federasyon için, halkımızın insan haklarının
sağlanması için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Doğru ve adil olan için sesimizi
birlikte yükseltelim. Kendimiz, çocuklarımız ve torunlarımız için barış ve
güvenlik içerisindeki bir geleceği talep edelim. Tüm fedakârlıklara değen ortak
ve net hedefimiz: İşgale son verecek, ülkemizi ve halkımızı yeniden
birleştirecek adil bir çözümdür.
Kıbrıslırumların
ve Kıbrıslıtürklerin barış yıllarında mahallelerde, şehirlerde, köylerde, inşaat
işçilerinin grevlerinde doğan dostluklarını, 1948’de maden ocaklarında
çelikleşen ortak mücadelelerini hak ettikleri sonuca ulaştırmak için yerine getirmemiz
gereken görevimiz budur. Tüm evlatlarını kucaklayan Kıbrıs anaya, özgür bir
Kıbrıs’a inançlarını ve ideolojilerini canlarıyla ödeyen yoldaşlarımızı ancak böyle
anabiliriz.
Halkımızın
yüzünde barışın tebessümüyle ayağa kalkması için, Kıbrıslırumların ve
Kıbrıslıtürklerin geleceğin Kıbrıs’ını inşa ederek yeni bir sayfayı açmaları
için yerine getirmemiz gereken görevimiz budur.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου