Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF) 3 Ekim
gününü çalışanların ve ilerici güçlerin dünya çapında Eylem Günü olarak ilan
etmiştir. Çalışanların tümünün kamu hizmetlerine (su, gıda, sağlık, eğitim,
konut) erişim hakkı ve doğal kaynakları sömüren, fiyatları belirleme ve
kârlarını arttırma hedefiyle kartel oluşturan çok uluslu şirketlerin
oynadıkları rol bu yılki Eylem Günü’nün konusunu
teşkil etmektedir.
Dünya Sendikalar Federasyonu’nun üyeleri
olarak bu çağrıya yanıt veren PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS ve BES bugün, 3
Ekim 2012 Çarşamba günü sendika kadrolarının katılımı ile açık bir tartışma
paneli düzenemişlerdir.
Etkinliğe katılanlar aşağıda yer alan kararı
onayladılar.
KARAR
Kapitalist, neoliberal küreselleşme sonuçta zengin
ve fakir ülkeler arasındaki uçurumun daha da büyümesine yol açmakta ve
sermayenin kârlarını daha da büyütmeye yönelik küresel bir ekonomik egemenlik
sisteminin yerleştirilmesinin önkoşulunu teşkil etmektedir. Dünyamızın birçok
bölgesinde milyonlarca insan açlık ve hastalıklarla karşı karşıya bulunmakta,
temel gereksinimlerden yoksun bir halde acı çekmektedir. Teknoloji ve üretim
alanındaki ilerlemenin sonuçlarından giderek daha az sayıda insan yararlanmakta,
her geçen gün daha da çok sayıda insan yoksulluk, açlık, işsizlik ve sosyal dışlanma
ile karşı karşıya kalmakta; eğitim hakkından, temel sağlık hizmetlerinden,
konut, su ve elektrik gereksinimlerinin karşılanmasından mahrum
bırakılmaktadır.
Neoliberal küreselleşmenin uluslararası
mekanizmaları, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Uluslararası Ticaret
Örgütü uluslararası ekonomik ilişkileri, çok uluslu şirketleri ekonomik ve
siyasi bağımlılığı derinleştiren bir sürece sokmaktadır. Büyük çok uluslu şirketler
düzeyinde alınan kararlar çoğu kez yerel ya da bölgesel politikalardan daha
fazla ağırlığı olmaktadır. Aynı zamanda piyasa güçlerinin serbestleştirilmesi daha
zayıf olanlar karşısında güçlülerin lehine olan koşulları yaratmaktadır.
Bu kontrolsüz gelişme, kamuya ait doğal
kaynakların ve ürünlerin çok uluslu şirketler tarafından kontrolsüz bir biçimde
sömürülmesiyle bağlantılı olarak, çalışanların tüm faaliyet alanlarına büyük
etkilerde bulunmaktadır. Eşitsizliklerin derinleşmesine ve çalışanların
kazanımlarının daraltılmasına, iş ilişkilerinde düzensizliğe ve sosyal devletin
sabote edilmesine yol açmaktadır. Sözde serbest rekabet adına piyasaların
düzensizleştirilmesi ve özelleştirmeler için neoliberal reçeteler öne
çıkarılmakta ve sonuç olarak güçlü ekonomik çevrelerin ve çok uluslu
şirketlerin çıkarları ileri götürülmektedir.
Avrupa Birliği’nde
egemen çevreler krizin neden olduğu yoğun sorunlara karşı koymak için reçete
olarak yine bu krizin sorumlusu olan aynı başarısız neoliberal politikaları
uygulamakta ısrar etmektedirler ve bu ısrarları sadece çalışanların çıkarlarına
ve Avrupa’da sosyal bütünlüğe hizmet etmemekle kalmayıp, aynı zamanda Avrupa
halklarının uğrunda mücadele ettikleri Avrupa sosyal modelinin de altını
oymaktadır.
Düzensiz ve
korumasız “esnek çalışma biçimlerinin” öne çıkarılmasında ısrar edilmesi ve
Avrupa ekonomisinin sözde rekabet gücünü arttırma bahanesiyle özelleştirmelerin
hızlandırılması çalışanların hakları üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmakta ve
çalışma ilişkilerinin daha da düzensizleştirilmesinin ve toplu sözleşmelerin
yararsız hale getirilmesinin yolunu açmaktadır.
Sendikal hareketin
yoğun bir biçimde karşı çıkmasına rağmen, pazarların daha fazla birleştirilmesine
ve çok uluslu şirketler ile tekeller yararına tamamen serbestleştirilmesine yönelik
direktiflerin ve yasal düzenlemelerin öne çıkarılmaya devam edildiğini endişeyle
tespit etmekteyiz.
Bütün bunlara
ilaveten ve ekonomik kriz bahanesiyle, çalışanların sosyal güvenliklerinin
altının oyulmasıyla, emeklilik yaşlarının kontrolsüz bir biçimde
yükseltilmesiyle, sosyal hizmetlere yönelik kaynakların daraltılmasıyla,
işsizliğin artmasıyla ve giderek daha da yoğunlaşan ırkçılığın ve yabancı
düşmanlığının yaygınlaşmasıyla, çalışanlar konumlarının daha da kötüleşmesi
tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Biz bu önerilerin özüne kesin bir biçimde karşıyız ve bu tür yaklaşımlara ve politikalara karşı direniyoruz.
·
Kamu yararına faaliyet
gösteren kuruluşların bu niteliklerinin korunmasını kanıtlara dayalı tezlerimizle
destekliyoruz ve bu kuruluşların özelleştirmeler aracılığı ile özel
sermayeye satılmasına yönelik
teşebbüslere karşı çıkıyoruz.
·
Çalışanların tümünün kamu
hizmetlerine, eğitime, temel sağlık hizmetlerine, konuta, suya ve elektriğe
ulaşım hakkını destekliyoruz.
·
Kamu yararına olan
kuruluşların ekonomik kalkınmaya ve toplumun tümünün refahına katkı sağlayacak olan
sağlıklı, çağdaş ve yaşayabilir kuruluşlar olmasını istiyoruz.
·
Pazarların
serbestleştirilmesi adına, tam ve kalıcı istihdamı ve toplu sözleşmelerin
gücünü ve geçerliliğini tehdit eden direktiflerin benimsenmesini ve
uygulanmasını reddediyoruz.
·
Servetin daha adil
paylaşılmasının öğesi ve sosyal dayanışmanın ifadesi olarak sosyal devletin
korunmasını ve güçlendirilmesini Avrupa Birliği’nden talep ediyoruz.
Uluslararası alanda
ve özellikle de Avrupa’da sınıf sendikacılığı hareketi bu durum karşısında
pasif kalmamakta ve krizin sonuçlarını çalışanların ödemelerini
kabullenmemektedir. Ekonomik krize, çalışanların kazanımları ve hakları
etkilenmeksizin, ekonomik yükün adil bir şekilde dağılımıyla karşı
koyulmalıdır.
Kıbrıslırum - Kıbrıslıtürk,
Kıbrıslı çalışanlar olarak, ortak mücadelelerimize ve ortak eylemimize
istikrarlı bir şekilde devam ederek, çalışanların mücadeleler ve özverilerle
kazandıkları hakları ve kazanımları savunmak için işçi sınıfının değerleri,
birlik ve dayanışma temelinde, dünyanın tüm çalışanlarıyla sesimizi
birleştiriyoruz.
Vatanımız bölünmüş
bir durumda kalmaya devam ettiği sürece, biz Kıbrıslı çalışanlar için hiçbir
kazanımın ve hakkın kalıcı ve istikrarlı olamayacağının bir kez daha altını
çiziyoruz. Kıbrıs sınıf sendikacılığı hareketi açısından temel ve birincil
hedefin, Kıbrıs sorununun çözümü ile ülkemizin ve halkımızın yeniden birleşmesinın
acil ve gerekli olduğunu bir kez daha teyit ediyoruz.
Kıbrıs’taki DSF üyesi örgütler
· PΕΟ
· DEV-İŞ
· KTAMS
· KTÖS
· KTOEÖS
· BES
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου