30/8/12

KIBRISLIRUM BASIN ÖZETLERİ, 31 Ağustos 2012


FİLELEFTEROS gazetesinin bugünkü ana haberi Yunanistan’daki krizin Kıbrıs bankalarına etkileri. Gazeteye göre, Yunanistan ekonomisinde yaşanan tusunaminin Kıbrıs’ta bankacılık sistemine etkileri görülmeye başlandı. Kıbrıs Bankası durumunda bu elle tutulur bir hale geldi. Bu da 2012 yılının ilk altı ayı için dün zarar açıklamasında bulunan bankanın daha fazla sermayeye gerek duyacağı şeklinde yorumlandı. Bankanın 2012 yılının ilk altı ayındaki zararı 134 milyon avro oldu. Geçen yılın aynı dönemindeki zararı da 107 milyon avro olmuştu. Kredi miktarında da 568 milyon avro değer kaybı hesaplanıyor. 30 Ocak 2012 tarihli veriler temelinde bankanın sermaye açığı 730 milyon avro olarak hesaplanıyor. Banka Yönetim Kurulu dün toplandı ve perde gerisinde uzun süren çabalar sonrası varılan uzlaşma sonucu Andreas Artemis Yönetim Kurulu Başkanlığı’na atandı. Evdokimos Ksenofontas da Başkan Yardımcısı oldu.
 
Gazetenin diğer haberlerinden bazıları
Kıbrıs’taki İngiliz üsleri aracılığı ile yapılan casusluk faaliyetlerine karşı Moskova’nın tepkisi yeni bir gelişmeyi teşkil ediyor ve bu durum konuyla ilgili olarak hem Lefkoşa’nın, hem de Londra’nın sorunu ele alış biçimini etkiliyor. Diplomatik kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, bu üslerin Suriye’deki çatışmalara yönelik olarak kullanımı hakkında Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın değerlendirmesi bu konuda yeni bir durum yaratıyor ve konuyla ilgili görüş ayrılığı artık sadece Kıbrıs Cumhuriyeti ile Britanya arasında değil. Rusya’nın sürece müdahalesinin iki ekseni var. Ruslar Bunlardan birincisi, Kuruluş Antlaşmaları’na göre bu üslerin rolünün son dönemlerde de yeniden teyit edildiği gibi bir casusluk rolü değil, bir savunma rolü oynaması gerektiği görüşündeler. Britanyalıların faaliyetleri bölgede jeostratejik önemde girişimler geliştiren Rusları rahatsız ediyor. İkinci olarak da, Suriye’deki silahlı çatışmada taraflarından birine yardımda bulunulmasının bu ülkedeki zıtlaşmayı daha da derinleştireceğinden Moskova’nın kaygı duyuyor olması. Uluslararası toplum düzeyinde bu konuda bir görüş birliği olmamakla birlikte bazı parametreler üzerinde ortak görüşler var. Bu arada Ekoloji Hareketi dün yaptığı bir açıklamada, üslerin kuruluş antlaşmalarının ruhuna aykırı bir biçimde faaliyet göstermelerinin ve Rusya’nın ortaya koyduğu tepkinin bu üslerin kullanımı konusunu acil olarak tekrardan gündeme getirdiğini belirtti. Ekoloji Hareketi’ne göre, Kıbrıs Cumhuriyeti Britanya’dan 1960’ta kendisinin Kıbrıs halkına dayattığı antlaşmaya uymasını istemek zorunda.
 
POLİTİS gazetesinin bugünkü ana haberi DİSİ ile DİKO arasındaki işbirliği çalışmalarında gelinen nokta. Gazeteye göre, Kıbrıs sorununun ele alınışa yönelik olarak DİSİ ile birlikte oluşturulan ilkeler çerçevesine DİKO kendi tezlerini kesin bir biçimde koyduğu görüşünde. DİSİ liderliği günün sonunda müzakerelerin genişletilmesi görüşünü geri çekmeyi kabul etti. Üzerinde varılan anlaşmaya göre, Kıbrıs sorununda her yeni girişim Avrupa Birliği’nin sürece aktif katılımını ve Türkiye’nin hesap vermesini sağlayacak bir biçimde Ulusal Konsey’den geçecek. Nikos Anastasiadis bu arada Dimitris Hristofyas’ın görüşmelerde masaya koyduğu önerileri geri çekmeyi de kabul etti. Geri çekilecek öneriler belgede çok somut bir biçimde kayda geçirildi. Bu belgede dönüşümlü başkanlık, yerleşikler, Türk vatandaşlarının dört özgürlüğü konularına da atıfta bulunuluyor. Bu arada DİSİ ile DİKO ekonomi konularında da belge teatisinde bulundular ve bu konuda ilkeler çerçevesi üzerinde görüş birliği sağlamak için gelecek hafta içerisinde de bir araya gelecekler. DİKO Başkanı Maryos Karoyan kamuoyuna yaptığı açıklamasında, Kıbrıs sorunundaki tartışmanın sonuçları hakkında duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve ekonomi konularında da ilkeler çerçevesi üzerinde görüş birliğine varacakları umudunu ifade etti. Sonuçtan duyduğu özel memnuniyeti ifade eden DİSİ Başkanı Nikos Anastasiadis de verdiği sözleri uyguladığını belirterek, diyalog içerisinde oldukları diğer partilerle de ortak bir program üzerinde anlaşmaya varacakları konusunda iyimser olduğunu belirtti. Anastasiadis’in diyalog içinde olduklarını söylediği diğer partiler ise EVROKO ile Ekoloji Hareketi. Nikos Anastasiadis hedefinin hem işbirliği yaptığı çevrelere, hem de muhalefete saygı duyan bir ulusal kurtuluş hükümeti oluşturmak olduğunu söyledi.
 
Gazetenin diğer haberlerinden bazıları
Nikos Papadopulos son DİSİ-DİKO görüşmesine de katılmadı. Papadopulos görüşme sonrası bir soruya yanıt verirken katılmamasının tek başına bazı şeyleri ifade ettiğine işaret etti. Maryos Karoyan görüşme sonrası bu konunun önemini aşağıya çekmeye çalışırken, DİKO Başkan Yardımcısı bu toplantıya katılmayarak partisinin seçimlerin birinci turunda Anastasiadis’in adaylığının desteklenmesi yönündeki resmi çizgisi dışında bir görüşe sahip olduğu mesajını verdi. Papadopulos bu toplantılara katılmama nedenini kendi görüşleriyle birlikte partinin Merkez Komitesi toplantısında açıklayacağını da belirtti. DİKO Merkez Komitesi ortak bir program oluşturmak amacıyla DİSİ-DİKO görüşmeleri sona erince toplanacak. Papadopulos’un bu toplantıda partinin seçimlere tek başına katılması yönünde bir öneride bulunması bekleniyor. Nitekim kardeşi Anastasia Papadopulos Filelefteros gazetesinde yayınlanan bir röportajında partinin seçimlere tek başına katılması yönünde bir görüş ortaya koyarak bunun işaretini daha önceden vermiş oldu.
 
SİMERİNİ gazetesinin de bugünkü ana haberi Nikolas Papadopulos’un katılmadığı ortak toplantıda DİSİ ile DİKO’nun Kıbrıs sorununda görüş birliğine varmış olmaları.
 
Gazetenin diğer haberlerinden bazıları
Gösterilerin filme alınması konusundaki tartışmalara Polis’in Dostları Örgütü de katıldı. Bu örgüt açıklamasında, polisin temel görevinin diğer konuların yanı sıra suç faaliyetlerini oluşmadan engellemek olduğuna dikkat çekti. Bu arada Polis Teşkilatı bu tür durumlarda neler yapıldığına ilişkin olarak Avrupa Birliği’ne üye 26 ülkeden bilgi istediğini açıkladı. Bu talebe bugüne kadar 15 üye ülke yanıt verdi. Bu yanıtlara göre yasa olsun, ya da olmasın, bu tür durumlarda gösteriler filme alınıyor ve fotoğraflanıyor.
Küçükbaş hayvan yetiştiricileri dün gerçekleştirdikleri toplantıda ödeneklerin %100’nün verilmesi konusunda geri adım atmama ve bu taleplerinin karşılanmaması durumunda da eyleme geçme kararı aldılar. Taleplerinin karşılanmaması durumunda da hayvanlarını kentlerde serbest bırakmayı planlıyorlar.
 
HARAVGİ gazetesinin bugünkü ana haberi “Teslim olmayacağız” başlığı altında. Gazeteye göre, Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas’ın bir Cumhurbaşkanı adayının yalan söylediğini ifade etmesi muhalefetin tepkisine neden oldu. Bu tepkinin rastlantı olmadığı belirtiliyor. Muhalefet partileri Cumhurbaşkanı’nın sosyal politikaları terk etmeyeceği ve Avrupa Destekleme Mekanizması’na ellerini havaya kaldırarak değil, mücadele ederek gireceği açıklamasından rahatsız oldular.
 
Gazetenin diğer haberlerinden bazıları
AKEL Basın sözcüsü Yorgos Lukadis dün yaptığı bir açıklamada Yorgos Lillikas’ın seçim bürosunun gündeme getirdiği seçimlerin ikinci turunda Nikos Anastasiadis’i yenebilecek tek kişinin Lillikas olduğu görüşüne yanıt verdi ve Lillikas’ın bu tür ikilemlerinin başarısızlığa mahkûm olduğunu söyledi. Lukaidis bu arada Anastasiadis’in seçilmesinden Lillikas gerçekten endişe duyuyorsa seçimlerin ikinci turunda Anastasiadis’in kazanmaması için çalışacağını net olarak açıklamasını istedi.
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin Avrupa konularından sorumlu bakanları Lefkoşa’da gerçekleştirdikleri gayrı resmi toplantılarında, 2014-2020 dönemi Çok Yıllık Bütçesi üzerinde bu yılsonuna kadar bir anlaşmaya varma taahhütlerini yenilediler. Kıbrıs’ın Avrupa işlerinden sorumlu Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Andreas Mavroyannis toplantılarının tek gündem maddesinin Çok Yıllık Bütçe olduğunu söyledi ve bu konunun Avrupa Birliği’nin altı aylık bu döneminde temel önceliği olduğunu not etti., toplantıya katılan bakanların tümünün bu bütçenin büyümeye ve yeni istihdam olanakları yaratılmasına destek vermesi konusunda görüş birliği içinde olduklarını belirten Mavroyannis bu görüşü Avrupa Parlamentosu’nun paylaştığına da dikkat çekti.

İŞÇİ KÜRSÜSÜ


İŞÇİ KÜRSÜSÜ
 
PEO: “Yarı Resmi kamu Kuruluşları rekabete dayandılar ve ülke ekonomisinde önemli bir rol oynamaya devam ediyorlar”
PEO’nun Kıbrıs’ta yarı resmi kamu kuruluşlarının özelleştirilmesine karşı tavrı yeni bir tavır değildir ve bu Troyka’nın yaklaşımlarından da bağımsız bir tavırdır. SİDİKEK –PEO Genel Sekretri Antonis Neofitos konuyla ilgili açıklamasında “Kıbrıs’ta Yarı Kamu Kuruluşları, ülkede kalkınmaya ve düşük ücretle yüksek düzeyde hizmet sunma amacıyla yasalara dayalı olarak kurulmuşlardır.  Büyüme nitelikli örgütlerin bu amaçlarına ulaştıklarına inanıyoruz ve bugün kâr eder konumdadırlar.  Piyasanın serbestleştirilmesine karşı bu örgütler rekabete dayandılar ve rollerini oynamaya devam ediyorlar. Aynı zamanda kar da ediyorlar.  Varlıklarından ve çalışmalarından devlet de önemli bir gelir sağlıyor. Şimdi bir kriz döneminden geçtiğimiz için halka ait olan bu mülkleri satalım mı? PEO’nun yıllardan beridir var olan tezi bunların kamu karakterlerinin korunması yönündedir.  Tabi k bunların sorunları vardır ve daha üretken ve sonuç alıcı olmaları için yasal işleyiş çerçeveleri çağdaşlaştırılmalı ve yeni yapılanmaya sahip olmalıdırlar.  her şeyin özelleştirilmesi bize ekonomik krizi de getiren neoliberal politikaların getirdiği bir olgudur.  Yani şimdi bize krizi getiren politikalarla mı krizi çözeceğiz? “ dedi.
 
SİDİKEK–PEO Genel Sekretri Antonis Neofitos yarı resmi kamu kuruluşları çalışanlarının ekonomik krizin ele alınmasına yönelik katkılarına değinirken de “Kamu çalışanları sendikal hareketin sorumlu tavrı nedeniyle kamu çalışanları ne verdilerse vermeyi kabul ettiler.  Çünkü kendilerini sorunun çözülmesine belli bir oranda kaktı yapmaları gereken çalışanların bir parçası olarak görüyorlar. Ancak kamu açıkları sorunu salt kamu çalışanlarının katkısı ile çözülemez.  Ancak kamu çalışanlarının ve yarı resmi kamu çalışanlarının krizin çözümüne katkı sağlama yaklaşımları bu kesimin devletin ekonomisini etkiledikleri anlamına gelmemelidir. “ dedi.
Kıbrıs, en çok yabancı uyruklu barındıran AB ülkelerinden biri
 
Kıbrıs’ın, AB üyesi ülkeler arasında yabancı vatandaşlar oranı bakımından % 20 ile en yüksek orana sahip ülkelerden biri olduğu belirtildi. Avrupa Birliği İstatistik Dairesi Eurostat’a göre, 2011’de Avrupa Birliği vatandaşı olmayanların oranı % 4,1’i buldu. 2011’de 33,3 milyon yabancı vatandaşın AB 27 üyesi ülkelerde yaşadıkları, bunun AB üyesi 27 üye ülkenin nüfusuna oranının % 6,6 olduğu ifade edildi. Bu yabancı nüfusun, başka bir üye ülkede yaşayan 12,8 milyon AB vatandaşından oluştuğu, yani AB üyesi 27 ülke nüfusunun % 2,5’i olduğu, 20,5 milyonunun AB vatandaşı olmadığı, yani AB üyesi 27 ülkeninn % 4,1’i olduğu kaydedildi. En yüksek oran Lüksemburg’da belirlendi. Onu Kıbrıs, Belçika ve İrlanda’nın izlediği bildirildi. 2011’de en fazla yabancı vatandaş Almanya’da (7,2 milyon kişi veya toplam nüfusun % 9’u), İspanya’da (5,7 milyon veya toplam nüfusun % 12’si), İtalya’da (4,6 milyon veya toplam nüfusun % 8’i) ve Fransa’da (3,8 milyon veya toplam nüfusun % 6’sı) görüldü.
Toplamda, AB üyesi 27 ülkedeki % 75’i aşkın yabancı vatandaş bu beş ülkede yaşıyor. AB üyesi 27  ülke arasında nüfusa göre en yüksek yabancı vatandaş oranı Lüksemburg’da (toplam nüfusa göre % 43’le en yüksek) gözlendi. Onu Kıbrıs (%20), Letonya (% 17) ve Estonya (% 16) izliyor.
Yabancı vatandaşların oranı en düşük olan, % 2, ülkeler ise Polonya, Bulgaristan, Lituanya ve Slovakya oldu.
AB vatandaşlığıyla ilgili Lüksemburg en yüksek yabancı AB vatandaşı oranı’na (toplam nüfusun % 37’si) sahip olurken onu % 13’le Kıbrıs, % 7 ile Belçika ve İrlanda, % 5’le İspanya ve % 4’le Avusturya takip ediyor.
2011 itibarıyla yaklaşık 50 milyon yabancı ülke doğumlu kişi AB üyesi ülkelerde yaşıyor. 2011’de AB 27 üye ülkelerinde yaşayan yabancı ülke doğumlu 48,9 milyon kişi varken yaşadıkları yerden farklı bir yerde doğanların sayısı da 16,5 milyon (AB nüfusunun % 3,3’ü), AB27 dışında bir ülkede doğanların sayısı da 32,4 milyon olarak saptandı. Toplamda, yabancı bir ülkede doğan kişilerin oranı, AB 27 toplam nüfusunun % 9,7’sini oluşturuyor.
“Yabancı ülkelerde doğan kişilerin sayısı hemen hemen bütün üye ülkelerde yabancı vatandaşların sayısını geçiyor.

 
GÖRÜŞRÜŞ

1945 Hiroşima Nagazaki ve Günümüz

 Japon halkı 6 Ağustos 1945 günü Amerikan uçaklarının saldırısında ilk kez atom bombası ile tanışıyordu. Harabe haline gelen Hiroşimada yüz bin kişi yaşamını yitirirken, sağ olarak kurtulanlar da radyasyon etkisi ile birkaç kuşağı etkileyecek kalıtsal hastalıklarla yüz yüze kalıyorlardı. İnsanlığın hizmetine verilmesi gereken bilimsel çalışmalar emperyalist güçlerin elinde insanlığı, kentleri yerleşik kültürleri yok eden korkunç  bir bombaya dönüşmüştü. Japonların çilesi henüz bitmemişti 9 Ağustosta  bu kez bir başka  kent, Nagazaki atom bombası ile yanıp yıkılıyor, kentle birlikte 70 bin kişi enkaza dönüşüyordu. 20.Yüzyılda Faşist ve Nazi ideolojisinin Guernica, Auschwitz, gibi insanlık ayıplarına; 2. Dünya Savaşı sonrası bu kez savaş galibi emperyalist güçler yayılmacı emel ve  hırslarına  nükleer silahlanmayla  yeni bir boyut ekliyorlardı.

Açıkça görülen o ki emperyalist  sistemin yarattığı çokuluslu şirketlerin nükleer gücü insan yararına kullanmak gibi bir kaygıları yoktur. Bilim insanlarının tüm uyarılarına karşın gezegenin doğa dengesi her gün biraz daha bozuluyor. Buzullar eriyor, Ormanlar yok oluyor. Doğal afetlerde insanlar canını malını yitiriyor.Yerel çatışmalarda,bölgesel savaşlarda insanlar ölüyor, öldürülüyor. 21.yüzyıl bir önceki yüzyılın uzantısı olarak sürüyor. Bir farkla ki çokuluslu şirketlerin sistem adına denetlediği iletişim devleri, bu kez şiddeti ve ölümleri insanlara seyirlik meta olarak sunuyor. Kapitalizmin acımasız çarkı dönmeye devam ediyor.
    
İnsanlık suçu değil de neydi Hiroşima ve Nagazaki’de insanlığa yaşatılanlar? Giderek verilenle yetinilen kaderci bir toplum olma yolundayız. İplerimiz birilerinin ellerinde kuklalar gibi gütmeye çabalıyorlar bireyleri. Ne yazık! Biz yine Hiroşima’ya dönelim. Bilinir ki Hiroşima’ya atom bombasının başarıyla atıldığı ABD Başkanı Truman’a iletildiğinde hazret şampanya patlatmış.

İlk atom bombası New Mexico Çölü’nde denendi. Gökyüzü alev aldı ve deneyleri yönetmiş olan Robert Oppenheimer iyi bir iş başarmış olmaktan ötürü gurur duydu.

Ama Hiroşima ve Nagazaki’deki patlamalardan üç ay sonra Başkan Truman’a şöyle dedi:
-Ellerimin kana bulandığını hissediyorum.
 “Bunun üzerine Truman Dışişleri Bakanına şöyle dedi:
-Bu orospu çocuğunu bir daha ofisimde görmek istemiyorum”
Evet günümüzde yaşananları anlamak istiyorsak dünde yaşanan insanlık ayıplarını hele de Hiroşima’yı unutmayalım, Unutturmayalım.

 
RESA

30.8.2012

KIBRISLIRUM BASIN ÖZETLERİ, 30 Ağustos 2012


FİLELEFTEROS gazetesinin bugünkü ana haberi Kıbrıs’taki İngiliz üsleri aracılığı ile Suriye’ye yönelik gözetlemeye ilişkin Rusya’nın tepkisi. Gazeteye göre, Britanyalıların adadaki üsleri aracılığı ile Suriye’ye yönelik casusluk hareketlerine Rusya dün tepki gösterdi. Bu müdahale, bölgede başrol oynayan güçlü bir ülkenin Britanyalıların tavrından kaynaklanan endişelerini açığa çıkardı. Rusya Dışişleri Bakanlığı bu yöndeki bazı bilgilerin basında yer almasında yaklaşık iki hafta sonra mevcut durumla ilgili bir değerlendirme yaptı ve öncelikle Güvenlik Konseyi’nin kararlarına atıfta bulunarak Londra’ya mesaj verdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili yorumu dün internetteki sayfasından duyuruldu. Bu yorumda Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin “ Özgür Suriye Ordusu” lehine kullanıldığı yönünde İngiliz “Sunday Times” gazetesinin haberlerine atıfta bulunuldu. Bu gazetenin bilgileri doğru olarak kabul eden Moskova hem İngilizlere, hem de aynı yönde hareket edenlere “silahlı çatışmanın taraflarından birine ekonomik kaynak sağlamak, teknik destek ve malzeme yardımı yapmak Suriye’de zıtlaşmanın keskinleşmesine yol açacağı” yönünde hatırlatmada bulundu. Bu tepkiye daha baştan gösterdiği tavrı tekrarlayan İngiliz yetkililer ise bu alandaki gizliliğe dikkat çekerek “enformasyonu yorumlamayız” yaklaşımı içerisindeler.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

Yasadışı devletteki üniversitelerden mezun bazı Kıbrıslıtürkleri Avrupa Birliği dönem başkanlığının bazı ihtiyaçlarının karşılanması için ekspres bir biçimde işe alan Dışişleri Bakanlığı zor durumla karşı karşıya kaldı. Bu durum yakın bir süre öncesine kadar Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü olan Nikolaos Emiliyu’nun 24 Şubat 2012 tarihinde Brüksel’deki daimi temsilci büyükelçi Kornilio Korniliyu’ya gönderdiği “Hükümetin politikası çerçevesinde” işe alım mektubunda net olarak görülüyor. Diplomatik misyonun uluslararası alanda işgal bölgesindeki üniversitelerin tanınmaması için mücadele verdiği bir anda Brüksel’deki Kıbrıs Daimi Temsilciliği bu üniversitelerden mezun bir kişiyi çalıştırıyor. Hükümet ise dün sözcüsü Stefanos Stefanu aracılığı ile bu kararı haklı çıkarmaya çalıştı. Stefanos Stefanu işe alınan Kıbrıslıtürk’ün yasa dışı devletteki bir üniversiteden mezun olduğuna gözlerini kapatırken bu işe alımlarda siyasi nedenlere değindi. Birkaç aydır Brüksel’deki Kıbrıs Daimi Temsilciğinde çalışan Kıbrıslıtürkün sözde “Yakın Doğu Üniversitesi”nden mezun olduğu ve daha sonra da İngiltere’de Surrey Üniversitesi’nde Master yaptığı belirtiliyor.

 
POLİTİS gazetesinin bugünkü ana haberi Dimitris Hristofyas ile Nikos Anastasiadis arasındaki gergin ilişki. Gazeteye göre, ekonominin çöktüğü ve Troyka’nın memorandumunu hazırladığı bir anda Kıbrıs’ta siyasi liderlik daha önce görülmeyen bir biçimde Cumhurbaşkanlığı’na yönelik mücadele nitelikli bir çatışma içerisine girdi. Cumhurbaşkanı ile ana muhalefet partisi liderinin ilişkileri dün alevlendi. Nikos Anastasiadis’in Salı günü başlattığı zıtlaşmayı dün de Cumhurbaşkanı devam ettirdi ve Nikos Anastasiadis’in yalan söylediğini ima etti. Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın memorandumu imzalamamak için tavşan gibi kaçmaması gerektiği yönünde Nikos Anastasiadis’in sözlerine hükümet ile AKEL yanıt verirken DİSİ Başkanı’nın siyasi bir bukalemun gibi davrandığını ifade ettiler.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

DİSİ ve DİKO liderleri bugün bir araya geliyor. Bu görüşmede tarafların görüş birliği sağlaması ve 2013 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde işbirliği yapmaları hedefleniyor. İki parti bugün de Kıbrıs sorununu ele almaya devam edecek ve DİSİ’nin görüşmelerin genişletilmesi yaklaşımı hakkında DİKO’nun görüş ayrılığını aşacak ifadelerin bulunulmasına çalışılacak. Bugünkü görüşmede iki partinin ekonomi başlığının da görüşmeye başlamaları bekleniyor. Her iki parti de mevcut görüş ayrılıklarını aşılacakları konusunda herhangi bir şüphe duymuyorlar. Bugünkü toplantıya DİKO Başkan Yardımcısı Nikolas Papadopulos’un katılıp katılmayacağı konusu ilgi çekiyor. Papadopulos daha önce gerçekleştirilen iki toplantıya katılmamıştı. Bunların ilkine tatilde olduğu gerekçesiyle katılmazken ikincisine katılamama konusunda herhangi bir neden göstermemişti. Nikolas Papadopulos’un bugünkü toplantıya da katılmaması durumunda bu, Anastasiadis’in adaylığının desteklenmesi yönündeki partisinin resmi çizgisi ile görüş ayrılığı içinde olduğu mesajını verdiği biçiminde yorumlanacak. Bu arada DİKO Başkanı Maryos Karoyan partisinin eski milletvekili olan ve Yorgos Lillikas’ın adaylığını destekleyen Andreas Angelidis’e bir mektup göndererek herkesin partinin kolektif kararlarına uyması gerektiğini belirtti.

Kıbrıs’ta sanayi üretiminde iyileşme görüldü. Veriler bu alanda iyileşmeyi gösterirken böylece en dibe inildiği bir dönemin ardından artık yükselişe geçileceği yönünde umutlar doğdu. Kıbrıs Üniversitesi Ekonomik Araştırmalar Birimi yapılan araştırmanın sonuçlarını yayınlarken Kıbrıs’ta ekonomik ortamın ise Ağustos ayında 3,8 puan daha aşağı düştüğü görüşünü ifade etti. İnşaat sektöründe olumsuz durum sürerken, imalat sektöründe ise son sekiz ayın en iyi noktasına ulaşıldı.


ALİTYA gazetesinin bugünkü ana haberi Kıbrıs Bankası’nda yaşanan gelişmeler. Gazeteye göre, Kıbrıs Bankası’ndaki iç yazışmaların dışa sızması konusunda araştırma başlatıldı. Bu araştırma sona erene kadar bankanın Yönetim Kurulu üyesi Andreas Karidas’ın izine çıkarılması bekleniyor. Karidas konusu hükümet partisine hizmet etmediği için AKEL’in hedefi haline geldiği görüşünü savunduğu bir raporunun basına yansıması sonrası gündeme geldi. Bu arada bankanın Genel Müdürü Teodoros Aristodimu da sağlık gerekçesiyle istifa etti ve yerine gelecek kişiyi banka Yönetim Kurulu’nun bugün belirlemesi bekleniyor.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

DİSİ ile DİKO arasında bugün gerçekleştirilecek görüşmede Kıbrıs sorunu başlığının kapanması bekleniyor. Bu konuda bir anlaşmaya varılması iki partinin seçim işbirliğinin kesinleşmesi anlamına gelmese de daha ilerisi için sağlam bir temeli oluşturacak. Elde edilen bilgilere göre, iki partinin çalışma grupları Kıbrıs sorunu ve ekonomi gibi önemli konularda ciddi görüş birliklerine vardılar.

HARAVGİ gazetesinin bugünkü ana haberi “bankalarda çalkantı” başlığı altında. Gazeteye göre, bankaların yönetim basamaklarının tepesinde büyük sarsıntılar yaşanıyor. Bankaların yönetim yapılarında önemli değişiklikler bekleniyor. Kıbrıs Bankası ile Laiki Bankası’nın Yunanistan devlet tahvillerine yaptıkları yatırımlar nedeniyle uğradıkları dev zararlar, yurt dışına hesapsız bir biçimde açılmaları, zorunlu prosedürlere uymaksızın bazı kesimlere sağladıkları hizmetler şimdi araştırılmaya başlanıyor. Merkez Bankası adına bağımsız araştırmacının işe başlaması ile yumağın çözülmeye başlanması bekleniyor. Araştırmayı “Alvarez and Marsal” grubu üstlendi ve Merkez Bankası kaynaklarından bilgileri almaya başladı. Araştırmaların sonucunda hukuki ve cezai sorumluluklar tespit edildiği takdirde Polis ve Savcılık da devreye girecek.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu yurt dışında yaşayan Kıbrıslıların kongresinde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Kıbrıs sorununda bütünsel ve objektif bir durum değerlendirilmesinin yapılması gerektiğini söyledi. Kıbrıs sorununun çözüm ilkelerinde Kıbrısrum tarafının ısrar ederek bir anlaşmaya götürecek yeni bir sürecin başlamasını arzulaması gerektiğine dikkat çekti. Kıbrıs’ta taksim kâbusunu engelleyecek tek yolun var olduğu görüşünü de savunan Kiprianu bunun da üzerinde anlaşmaya varılan çerçevede adil, işler ve yaşayabilir bir çözüm bulunması olduğunu belirtti. Andros Kiprianu Kıbrısrum tarafının uluslararası toplum ve Kıbrıstürk tarafı ile üzerinde anlaşmaya vardığı bir çerçevenin var olduğunu da ifade ederek sürekli aydınlatma çalışmaları ile uluslararası desteğin sağlanmasının önemine dikkat çekti. 1974’de Kıbrıs aleyhine işlenen çifte suçun yarattığı oldubittilerin kabul edilmesinin söz konusu olamayacağını ve taksimin asla bir seçenek olmadığını vurguladı.

Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu dün yaptığı bir açıklamada, hükümetin Troyka ile temaslarında son iki konsey toplantısının kararlarında da yer alan ekonomide tasarruf yapılırken büyüme ve sosyal bütünlüğün dikkate alınması gerektiği görüşüne uygun bir biçimde hareket ettiğini söyledi. Stefanu bunun dışında Kıbrıs’ın kendisine özgü durumunun da dikkate alındığını ifade etti. Bu aşamada Troyka’nın da araştırma ve arama sürecinde bulunduğunu ifade eden Hükümet Sözcüsü “Kıbrıs’a tekrar geldiklerinde müzakereye devam edeceğiz ve sonuçta herkesin nerede durduğunu göreceğiz” dedi.

29/8/12

KIBRISLIRUM BASIN ÖZETLERİ, 29 Ağustos 2012


 
FİLELEFTEROS gazetesinin bugünkü ana haberi birinci ekonomik paketin geçirilmesi sonrası sendikaların tavır belirleme sürecine girmeleri. Gazeteye göre, geçen Cuma günü Temsilciler Meclisi’nin birinci ekonomik önlemler paketini onaylaması sonrası en azından şimdilik iş yaşamında karmaşa yaşanması olasılığı uzak görünüyor. Sendika temsilcileri dün yaptıkları açıklamalarda ses tonlarını düşürdüler. PEO, SEK ve PASİDİ temsilcileri bugün bir araya gelerek tavır belirleyecekler. SEK’e bağlı kamuda örgütlü OHO sendikası Genel Sekreteri Nikos Taba dün yaptığı bir açıklamada “pire için yorgan yakmayacağız” dedi. Bununla birlikte kamu çalışanlarının emeklilik katkısının %2,5 yerine %3 olarak belirlenmesi konusunda eleştirilerinin sivri ucunu Meclis çoğunluğuna yöneltti. Meclis’in yaptığı %0,5’lik ek artış yaklaşık 4 milyon avroluk bir gelir getirecekken sendikaların önceden belirledikleri gibi greve gitmeleri durumunda bunun ekonomiye mali yükü günlük bazda 13 milyon avro olacak. Meclis çoğunluğunun bu tavrının sendikaların Maliye Bakanı ile bundan sonra ikinci paket ile ilgili görüşmelerine nasıl yansıma yapacağı gelişmelere ilişkin temel soru işaretini teşkil ediyor. Bu yeni pakette kamuda işe başlayacakların işe başlama ücretlerinde %10’luk bir düşüş, emeklilik öncesi 18 aylık sürede terfilerin dondurulması, 2012 yılı için hayat pahalılığı ödeneğinin ödenmemesi ve sosyal yardımlarda 200 milyon avroluk bir kesinti olması öngörülüyor.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

Mari’deki patlama nedeniyle yaşanan ölümler karşısında başsağlığı dileyen ve doğal gaz arama konusunda müzakere karşılığı Cumhurbaşkanlığı’na Kıbrıs ekonomisini 80 milyon avro güçlendirme önerisi yapan “Triple Five Group” şirketine yanıt dahi verilmedi. Elde edilen bilgilere göre, bir Amerikan-Kanada-İsrail ortak şirketi olan “Triple Five Group” şirketi özel bir uçakla bir temsilcisini Kıbrıs’a gönderdi ve ilgili öneri 4 Ağustos tarihinde Cumhurbaşkanı’na iletildi. Şirket 80 milyon avroluk destek karşılığı Kıbrıs’a ait parsellerden kendi seçeceği ikisinde doğal gaz arama talebinde bulundu. Bulunacak doğal gazın aidiyetinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nde olmasını da kabul etti. Var olan yasalar temelinde Kıbrıs hükümeti direkt olarak araştırma yetkisi vermek için müzakere hakkına sahip ve geçmişte Rus ve Fransız şirketlere bu yönde önerilerde bulunulmuş ancak ret cevabı alınmıştı. Bu şirket ise Kıbrıs’a finansman, katılım ve Kıbrıs’ın münhasır ekonomik alanında parseller arasında deniz altından bağlantı kurma önerisini gündeme getirdi. Bu şirketin tüm dünyada binden fazla petrol ve doğal gaz alanı yönettiği de alınan bilgiler arasında. Şirketin önerisinin üstünden 25 gün geçmiş olmasına karşılık Cumhurbaşkanlığı’ndan henüz hiçbir yanıt verilmemesi dikkatleri çekiyor.

POLİTİS gazetesinin bugünkü ana haberi Kıbrıs sorunu. Gazeteye göre Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Mun, Cumhurbaşkanı Hristofyas ile Kıbrıslıtürk lider Derviş Eroğlu’yu Ekim ayındaki üçlü görüşme çerçevesinde gazetecilerden ve diğer müdahalelerden uzak bir alanda bir araya getirmeyi planlıyor. Elde edilen bilgilere göre, yeni üçlü görüşme geçmiştekilere oranda daha bir üst düzeyde olacak ve Kamp-David türü bir müzakere süreci içinde geçecek. Gerek duyulması halinde süresi bir haftaya kadar uzatılacak. Ban Ki Mun iki toplum liderini özlü bir al-ver sürecine sokmak için daha önce de bazı uluslararası sorunların çözümünde kullanılan Greentree’ye götürecek. Birlemiş Milletler Genel Sekreteri’nin amacı son bir uğraşı ortaya koymak ve uluslararası bir konferans toplamak için gerekli zeminin var olup olmadığını saptamak. Genel Sekreter bu kez Birleşmiş Milletler uzmanlarının köprü oluşturucu önerilerini de görüşmelerde gündeme getirecek. Ban Ki Mun’un bu süreçte tarafların tezlerini ve al-ver süreci için koşullarını dinledikten sonra müzakerelerin başarısız kalması durumunda raporunu hazırlamasında kendisine yardımcı olacak verileri toplaması da bir olasılık.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

Lordos ve 12’lerin davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm ettiği kararından bir yıl sonra tazminatlarla ilgili olarak tarafların yenilenmiş görüşlerini dinleyecek. Elde edilen bilgilere göre, Mahkeme, yenilenmiş görüşlerin 1 Eylül’de iletilmesine ilişkin kararının 10 Ekime ertelenmesi yönündeki Türkiye’nin önerisini kabul etti. Lordos ve avukatları da bu konuda daha önceden 22 Eylüle kadar süre talebinde bulunmuştu. Mahkeme bu konuda yeni bir ertelemenin söz konusu olmadığını da taraflara iletti. Lordos mülkleriyle ilgili olarak 1990 yılında Mahkeme’ye başvurmuş ancak mallarının büyüklüğü ve değerlerinin yüksekliği nedeniyle bu dava şimdiye kadar buzdolabında tutulmuştu. Ancak Lordos ve diğer 32 Kıbrıslırum’un davası mal tazmin komisyonuna götürülmeyeceği için ele alınmaya başlanmıştı. Mahkeme, 2010 Kasımında Lordos’un insan haklarının Türkiye tarafından çiğnendiği kararını vermişti. Bu arada Lordos’un mallarını kullanamaması nedeniyle uğradığı zararının 200 milyon avroyu geçtiği hesaplanıyor. Başvuruda bulunanların talebi 2010 yılında henüz karar verilmesinin öncesinde 150 milyon avroydu. Türk tarafı ise önce bu malların Mağusa’nın kapalı bölgesinde olanlarının Efkaf’a ait olduğunu ileri sürmüştü. Tarafların yenilenmiş tezlerini ortaya koymasından sonraki altı aylık sürede tazminatın miktarı hakkında Mahkeme’nin kesin kararını alması bekleniyor.

SİMERİNİ gazetesinin bugünkü ana haberi ikinci ekonomik önlemler paketi. Gazeteye göre, PASİDİ, SEK ve PEO birinci önlemler paketinin Meclis tarafından onaylanması sonrası kendi pozisyonlarını belirliyorlar. Sendikalar kamu çalışanlarının emeklilik fonu için Meclis’in %2,5 yerine %3 oranında kesinti yapılması kararı almasından rahatsızlar. Bu durum karşısında, bugün uzak bir olasılık olsa da genel grev dâhil olmak üzere bir eylem kararı almaları bekleniyor. Elde edilen bilgiler göre, sendikalar Meclis’in bu kararına bir karşılık olarak hayat pahalılığı ödeneğiyle ilgili pazarlık yapacaklar. Maliye Bakanı Kikis Kazamias’ın siyasi partilere yönelik olarak üstlendiği iki altı aylık bir dönemde hayat pahalılığı ödeneğinin ödenmemesi yükümlülüğünün kaldırılmasını isteyecekler. Bu uygulamanın 9 milyon avroluk bir meblağ olacağı hesaplanıyor. Sendikalar bu önerilerinin kabul edilmesi durumunda %0,5 ile yitirdiklerini ve prestijlerini yeniden elde edeceklerini düşünüyorlar.

Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

Kıbrıs sorununun çözümü amacıyla devam eden görüşmelerden herhangi bir sonuç beklenmiyor. Müzakere sürecinde Türkiye sorumluluğu Kıbrısrum tarafına yükleme mantığıyla hareket ediyor. Bu süreçte Türkiye’ye baskı yapılması yönünde Kıbrısrum tarafının ortaya koyduğu girişimler de sonuç vermedi.

Turizm en azından şu ana kadar olumlu bir çerçevede gelişiyor. Geçen yıla oranla bu yıl adaya gelen turist sayısında artış var ve tüm ilgili çevreler bundan memnun. Temmuz ayında adaya gelen turist sayısında %17’lik bir artış görüldü.

HARAVGİ gazetesinin bugünkü ana haberi ekonomiye ilişkin ikinci önlemler paketi. Gazeteye göre, ikinci önlemler paketinin hazırlanması için yeni tur sosyal diyalog başlıyor. Hükümet bu paketi 15 Eylül’e kadar hazırlama yükümlülüğünü üstlendi. Yeni pakette ana tartışma konusu hayat pahalılığı ödeneği olacak. DİSİ, DİKO ve EVROKO’nun geçen Cuma günü Meclis Genel Kurulu’ndaki tavırları sendikal hareket açısından soru işaretleri yarattı. Sendikalar bugün toplanarak tüm sürecin bir değerlendirmesini yapacaklar. Sendikaların bugün alacakları kararlarla sosyal diyaloğu geçersiz kılmaya çalışan partilere mesaj vermeleri bekleniyor.
 
Gazetenin diğer haberlerinden bazıları

Mari‘deki patlamanın araştırılması amacıyla kurulan komite bugün gerek gördüğü kişilerin ifadesini almaya başlayacak. Polis Poliviyu belgeler temelinde ifadesine başvurulacak kişileri belirledi. İlk ifadesi alınacak olanlar arasında eski dışişleri bakanı Markos Kiprianu ile bakanlık genel müdürü Emiliyu da bulunuyor.

Savunma Bakanı İliadis dün bir etkinlikte konuşurken Kıbrıs’ın zor koşullardan geçtiğini ancak işgalden kurtulmak için sorumlu bir biçimde mücadeleye devam edeceklerini ve işgalciye boyun eğmeyeceklerini söyledi.

28/8/12

1 EYLÜL ORTAK AÇIKLAMASI - ΔΙΑΚΗΡΥΞΗ ΓΙΑ ΤΗΝ 1η ΣΕΠΤΕΜΒΡΙΟΥ


 ΔΙΑΚΗΡΥΞΗ ΓΙΑ ΤΗΝ 1η ΣΕΠΤΕΜΒΡΙΟΥ
 
Η Παγκόσμια Συνδικαλιστική Ομοσπονδία ΠΣΟ καθιέρωσε την 1η Σεπτεμβρίου, ως Παγκόσμια μέρα δράσης των Συνδικάτων για την ειρήνη στην μνήμη της επίθεσης της ναζιστικής Γερμανίας κατά της ανθρωπότητας το 1939 και των εκατομμυρίων θυμάτων του ναζισμού και του φασισμού. Τούτη η μέρα, λειτουργεί για το κάθε προοδευτικό και δημοκρατικό άνθρωπο ως ένα κάλεσμα για αγώνα με στόχο την επικράτηση της ειρήνης στην χώρα μας και παγκόσμια.
Με την ευκαιρία της Παγκόσμιας μέρα δράσης των Συνδικάτων για την ειρήνη εκφράζουμε την αλληλεγγύη και συμπαράσταση μας σ’ όλους τους λαούς που αγωνίζονται για ανθρώπινα και εργασιακά δικαιώματα, για την οικοδόμηση ενός καλύτερου κόσμου χωρίς ανισότητες και εκμετάλλευση. Ενώνουμε τη φωνή μας με τις φιλειρηνικές προοδευτικές δυνάμεις στον κόσμο που αγωνίζονται για παγκόσμια ειρήνη βασισμένη στον σεβασμό των αρχών του διεθνούς δικαίου, ενάντια στην ιμπεριαλιστική Νέα Τάξη Πραγμάτων, που όπως και σε προηγούμενες ιστορικές περιόδους, συνεχίζει να προκαλεί πολέμους και δυστυχία σε πολλούς λαούς και ειδικότερα στα κατώτερα στρώματα όλων των λαών.
Οι εργαζόμενοι σε όλο τον κόσμο βιώνουν τις συνέπειες μιας κρίσης η οποία αποδεικνύεται πολύ πιο βαθιά και πιο μακρόχρονη απ’ ότι υπολογιζόταν. Πρόκειται για μια κρίση του καπιταλισμού και του νεοφιλελεύθερου μοντέλου που επικράτησε τις τελευταίες δεκαετίες και έχει οδηγήσει στη διεύρυνση των ανισοτήτων και στην υπόσκαψη του κοινωνικού κράτους.
Σήμερα στον κόσμο, η οικονομική ανισότητα, η εκμετάλλευση, η αθλιότητα και η φτώχεια για μεγάλες μερίδες του παγκόσμιου πληθυσμού, αυξάνονται περισσότερο από ποτέ. Τα μεγάλα προβλήματα της κατακόρυφης αύξησης της ανεργίας, της μαζικής μετανάστευσης ανθρώπων για αναζήτηση αξιοπρεπούς ζωής, του νέου κύματος έξαρσης του ρατσισμού, της αλλαγής των κλιματικών συνθηκών και της μεγάλη καταστροφής στο περιβάλλον, είναι ζητήματα που επηρεάζουν αρνητικά τις ισορροπίες στον κόσμο και θέτουν την ειρήνη σε κίνδυνο.
Αναπόφευκτα και στην χώρα μας οι εργαζόμενοι έχουν επηρεαστεί από τις συνέπειες της παγκόσμιας κρίσης. Εμείς από θέση αρχής συνεχίζουμε τον αγώνα μας ώστε να μην φορτωθούν τα σπασμένα της καπιταλιστικής κρίσης πάνω στην πλάτη της εργατικής τάξης, αλλά να πληρώσουν κυρίως αυτοί που έχουν πιο μεγάλη οικονομική δυνατότητα και αντέχουν περισσότερο.
Δυστυχώς, μέσα σε αυτές τις συνθήκες, ο ρατσισμός, ο εθνικισμός και ο νεοφασισμός βρίσκεται σε έξαρση και αυτό είναι ένα φαινόμενο που μας ανησυχεί και μας προβληματίζει ιδιαίτερα.
Ο πιο σοβαρός κίνδυνος που αντιμετωπίζει ο Κυπριακός λαός είναι η συνέχιση της de facto διαίρεσης του τόπου μας. Ο αγώνας για την ειρήνη και την επανένωση της χώρας μας, αποτελεί για μας την  βασική και άμεση προτεραιότητα μας. Ξέρουμε ότι καμία κατάκτηση των εργαζομένων δεν μπορεί να είναι μόνιμη και σταθερή όσο η πατρίδα μας παραμένει διχοτομημένη.
 
Σταθερά και αταλάντευτα αγωνιζόμαστε για την επανένωση της Κύπρου, για την απαλλαγή της χώρας από την ξένη στρατιωτική παρουσία, για την δημιουργία συνθηκών ειρήνης, ασφάλειας και ευημερίας για όλους τους Κυπρίους, χωρίς κηδεμόνες και χωρίς προστάτες.
Παρά το γεγονός ότι δεν είμαστε καθόλου ικανοποιημένοι από τις παλινδρομήσεις και τις υπαναχωρήσεις στο τραπέζι των συνομιλιών, εντούτοις επιμένουμε ότι ο δρόμος των συνομιλιών είναι ο μόνος δρόμος για να προχωρήσουμε στη λύση.
Καλούμε όλα τα ενδιαφερόμενα μέρη στο διεθνές επίπεδο να εντείνουν τις προσπάθειες τους για εξεύρεση συμφωνημένης λύσης, σημειώνοντας ότι η παρέλευση του χρόνου δεν βοηθά το στόχο της λύσης, αλλά αντίθετα βοηθά στην εδραίωση της υφιστάμενης κατάστασης. Για το συμφέρον της ελληνοκυπριακής και της τουρκοκυπριακής κοινότητας ζητούμε την  συνέχιση της διαδικασίας των συνομιλιών που έχει ουσιαστικά παγώσει, με ειλικρινή διάθεση, χωρίς υπαναχωρήσεις και με σεβασμό στα μέχρι σήμερα συμφωνηθέντα.
Ο αγώνας για την ειρήνη και την επανένωση της χώρας μας αποτελεί για μας την βασική και άμεση προτεραιότητα μας.
Η κοινή βάση για τη λύση υπάρχει και αυτή είναι ήδη συμφωνημένη στις συμφωνίες ανωτάτου επιπέδου μεταξύ των δύο κοινοτήτων και υιοθετημένη από τις αποφάσεις του Συμβουλίου Ασφαλείας του ΟΗΕ.
O στόχος μας είναι η λύση δικοινοτικής, διζωνικής Ομοσπονδίας με πολιτική ισότητα, όπως αυτή ερμηνεύεται από τα ψηφίσματα του ΟΗΕ, και που θα προνοεί για ένα κράτος, με μια κυριαρχία, μια ιθαγένεια και μια διεθνή προσωπικότητα βάσει των συμφωνιών 23ης Μαΐου και 1ης Ιουλίου. Παραμένουμε σταθερά δεσμευμένοι στο στόχο μας.
Αυτή είναι η λύση που εξυπηρετεί τους κύπριους και που θα μετατρέψει την χώρα μας σε γέφυρα ειρήνης και ασφάλειας για ολόκληρη την περιοχή μας.
Εμείς δεν πρόκειται ποτέ να αποπροσανατολιστούμε. Η διχοτόμηση δεν είναι ανεκτή, ούτε αποδεκτή. Έχει καταστροφικές συνέπειες για την Κύπρο και για την ευρύτερη περιοχή της Μεσογείου.
O κοινός αγώνας των εργαζομένων για επίλυση του Κυπριακού προβλήματος και επανένωση της Κύπρου θα συμβάλει σημαντικά στην παγκόσμια ειρήνη. Σε αυτά τα πλαίσια, επαναλαμβάνουμε την θέση μας για άμεση αποστρατικοποίηση ολόκληρης της Κύπρου μαζί με την λύση.
Καλούμε όλους τους Κύπριους να ενωθούν μαζί μας στην εκδήλωση που θα γίνει προς τιμή της 1η Σεπτεμβρίου, για να συνεχίσουμε και να ενισχύσουμε τον κοινό αγώνα για επίτευξη της ειρήνης και της επανένωσης.
Καλούμε όσες οργανώσεις, Συνδικαλιστικές ή άλλα οργανωμένα σύνολα, συμφωνούν με το παρών κείμενο, να ενώσουν την φωνή τους μαζί μας για να δώσουμε βροντερό μήνυμα ότι η λύση και η επανένωση του τόπου μας, αποτελεί ύψιστη προτεραιότητα.
 
 1 EYLÜL ORTAK AÇIKLAMASI
 
Nazi Almanyası’nın 1939’da insanlığa karşı başlattığı saldırı ile nazizmin ve faşizmin katlettiği milyonlarca kurbanının anısına 1 Eylül Dünya Sendikalar Federasyonu tarafından Sendikaların Dünya çapında Barış için Eylem Günü olarak ilan edilmiştir. Bu gün, her ilerici ve demokrat insan açısından ülkemizde ve dünya çapında barışın hâkim olması hedefiyle verilen mücadeleye çağrıyı teşkil etmektedir.
Sendikaların Dünya çapında Barış için Eylem Günü vesilesiyle, insan hakları ve çalışma hakları için, eşitsizliklerin ve sömürünün olmayacağı daha iyi bir dünyanın inşası için mücadele eden bütün halklarla dayanışmamızı ifade ediyoruz. Daha önceki tarihi dönemlerde de olduğu gibi, pek çok halkın savaşlar, bütün halkların özellikle alt katmanlarının büyük acılar yaşamasına yol açmaya devam eden emperyalist Yeni Dünya Düzeni’ne karşı, uluslararası hukukun ilkelerine saygı temelinde dünya barışı için mücadele eden dünyanın her yerindeki barış yanlısı ilerici güçlerle sesimizi birleştiriyoruz.
 
Dünyanın her yerinde çalışanlar öngörülenden çok daha uzun ve derin olduğu kanıtlanan krizin olumsuz sonuçlarını yaşamaktadırlar. Bu kriz kapitalizmin bir krizidir; eşitsizlikleri arttıran ve sosyal devletin altını oyan neoliberal modelin krizidir.
Bugün ekonomik eşitsizlikler, sömürü, sefalet ve yoksulluk dünya nüfusunun büyük kesimi için her zamankinden daha da derinleşmektedir. İşsizliğin, insanca bir yaşam isteğiyle toplu göçün artması, yeni ırkçılık dalgalarının yaygınlaşması, yaşanan iklimsel değişiklikler ve çevredeki büyük yıkım ile ortaya çıkan büyük sorunlar dünyada dengeleri olumsuz yönde etkilemekte ve barışı tehlikeye sokmaktadır.
Küresel ekonomik krizin sonuçları kaçınılmaz bir biçimde ülkemiz çalışanlarını da etkiledi. Kapitalist krizin yükünün işçi sınıfının sırtına yüklenmemesi, krizin bedelini esas olarak ekonomik açıdan daha büyük olanaklara sahip olanların ödemesi için biz ilkeli bir biçimde mücadele etmekteyiz.
Bu koşullarda, maalesef ırkçılık, milliyetçilik ve neofaşizm yükselmektedir ve bu bizi özellikle düşündüren ve endişelendiren bir olgudur.
Kıbrıs halkının karşı karşıya olduğu en ciddi tehlike ülkemizde defakto bölünmenin devam etmesidir. Barış ve ülkemizin yeniden birleşmesi için mücadele temel ve acil önceliğimizi teşkil etmektedir. Yurdumuz bölünmüş bir durumda kalmaya devam ettiği sürece, çalışanların hiçbir kazanımının kalıcı ve istikrarlı olamayacağını biliyoruz.
Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi, ülkemizin yabancı askeri güçlerin varlığından kurtulması, vasiler ve hamiler olmaksızın, tüm Kıbrıslılar için barış, güvenlik ve refah koşullarının yaratılması için istikrarlı ve kararlı bir biçimde mücadeleye devam ediyoruz.
Görüşme masasındaki geriye gidişlerden hiç memnun olmamamıza rağmen, çözüm yönünde ilerlemek için tek yolun görüşmeler yolu olduğunda ısrarlıyız.
Zamanın geçmesinin çözüm hedefine değil, tam aksine mevcut durumun kalıcılaşmasına yardımcı olduğunu kaydederek, üzerinde anlaşmaya varılacak bir çözümün bulunması için uluslararası düzeyde ilgili bütün tarafları çabalarını yoğunlaştırmaya çağırıyoruz. Bugün özünde donmuş olan görüşmeler sürecinin bugüne kadar üzerinde anlaşmaya varılanlara saygı gösterilerek ve geriye gidişler olmaksızın Kıbrıstürk ve Kıbrısrum toplumlarının çıkarları açısından iyi niyetle devamını talep ediyoruz.
Barış ve ülkemizin yeniden birleşmesi için mücadele bizim temel ve acil önceliğimizi teşkil etmektedir.
Çözüm için üzerinde anlaşmaya varılmış olan ortak zemin mevcuttur ve iki toplum arasındaki yüksek düzey anlaşmalarında bunun üzerinde anlaşmaya varılmıştır ve bu, BM Güvenlik Konseyi kararları tarafından da benimsenmiştir.
Hedefimiz, 23 Mayıs ve 1 Temmuz anlaşmaları temelinde tek egemenlikli, tek vatandaşlıklı ve tek uluslararası kimlikli bir devleti öngörecek olan ve BM’nin ilgili kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümüdür. Hedefimize istikrarlı bir biçimde bağlı olmaya devam ediyoruz.
Kıbrıslılara hizmet edecek olan ve yurdumuzu tüm bölgemiz için barış ve güvenlik köprüsü haline getirecek olan çözüm budur.
Biz yolumuzu asla şaşırmayacağız. Taksim ne hoşgörüyle karşılanabilir, ne de kabul edilebilir. Taksimin sonuçları Kıbrıs ve Akdeniz’in bu geniş bölgesi için yıkıcı olacaktır.
Kıbrıs sorununun çözümü ve Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için çalışanların ortak mücadelesi dünya barışına önemli katkılarda bulunacaktır. Bu çerçevede, çözümle birlikte tüm Kıbrıs’ın derhal askersizleştirilmesi yönündeki tezimizi tekrarlıyoruz.
Barışın ve yeniden birleşmenin başarılması hedefiyle ortak mücadeleyi güçlendirmeye devam etmek için tüm Kıbrıslıları 1 Eylül’de yapılacak etkinlikte bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz.
Çözüm ve ülkemizin yeniden birleşmesinin en önemli öncelik olduğu mesajını güçlü bir şekilde duyurabilmemiz için, bu metinle hemfikir olan tüm örgütleri, sendikal ve örgütlü yapıları seslerini bizimle birleştirmeye çağırıyoruz.
 
PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, BES, AKEL, CTP, TDP, BKP, YKP, BARIŞ DERNEĞİ, ÇAĞ-SEN, BASIN-SEN, GÜÇ-SEN, DAÜ-SEN, DAÜ-BİR-SEN, EDON, TIP-İŞ, PİR SULTAN ABDAL DERNEĞİ, BARAKA KÜLTÜR MERKEZİ, Cyprus Chamber of Fine Arts (EKATE), Proodeftiki Primary School Teachers movement, OLTEK, Proodeftiki Secondary School Teachers movement, Bicommunal Initiative of Relatives of Missing Persons and Victims of War "Together We Can!", Kontea Heritage Foundation, Writers Union, Stop the War Coalition, Cyprus Publisher’s Association – KIB-Ya Y, Limassol Civil İnitiative ‘Solution-Reunification-Peace”, United Turkish Cypriot and Greek Cypriot Teachers Platform, İskele Citizens Initiative, Management Center, Socialist İnitiative, Symfiliosi / Uzlaşma / Reconciliation, Peace Association, New Cyprus Association, Left Wing, Association of Turkish Cypriot Artists and Authors, Federation of Cypriot Organizations in Greece – OKOE, Athens Federation of Cypriot Organizations in Greece - Youth OKOE, Athens Bicommunal Chorus, Cooperative Workers Trade Union - KOOP-SEN, Cyprus Turkish Association for Democracy – KTDD, London Cypriot Science Education Health and Solidarity Association – KIBES, Instabul KGP – Cyprus Youth Platform, UCP – United Cyprus Platform of the Overseas Cypriot Organizations, Bi-Communal Peace Initiative, Cyprus Reunification Movement, Workers Democracy, Youth Against Nationalism, NGO Support Centre, Hands Across the Divide, IKME Sociopolitical Studies Institute, Peace Centre Women Into Action,
Union of Cypriot Refugees in Greece (EKPE), Athens Association of Historical Dialogue and Research

28 Αυγούστου 2012
28 Ağustos 2012
 

 

 

«Είμεθα κατάπτυστοι»… Είμεθα υπερήφανοι!

Δεν μπορούμε να γνωρίζουμε βέβαια εάν με το «είμεθα κατάπτυστοι» ο Αρχιεπίσκοπος μιλά και για το «ποίμνιο» των δικών του αντιλήψεων, όμως είμαστε σίγουροι ότι αναφέρεται σε μια μεγάλη προοδευτική μερίδα των Ελληνοκυπρίων. Και εφόσον συνεχίζει να μην αποδέχεται το αυτονόητο… τον κοσμικό χαρακτήρα του κράτους μας, εμείς δεν μπορούμε παρά να σχολιάσουμε επικριτικά… τόσο για το ύφος, όσο και για το περιεχόμενο των δημόσιων ξεσπασμάτων του Αρχιεπισκόπου.
 
Καταρχήν για μια ακόμη φορά και πολύ συνειδητά υποκρίνεται… το λιγότερο. Θέλει να μας πείσει ότι δεν γνωρίζει ότι η Κυπριακή Δημοκρατία δίνει ρεύμα στην Τουρκοκυπριακή κοινότητα από το 1974, ούτε και θυμάται ότι την ίδια πολιτική για το θέμα ακολουθούσε και ο «εκλεχτός» του Τάσσος Παπαδόπουλος. Δεν έβγαλε άχνα τότε ο Αρχιεπίσκοπος… τώρα υποτιμά τη νοημοσύνη όλων μας!

Η βαθύτερη ουσία του θέματος βέβαια είναι άλλη. Ο Αρχιεπίσκοπος, όπως και οι «ιδεολογικοί του όμοιοι» ακολουθούν την πεπατημένη… επιδιώκουν με κάθε τρόπο να ξανασπρώξουν ένα μέρος του λαού μας, τους Τουρκοκύπριους, στην αγκαλιά της Τουρκίας.
 
Η χρονική συγκυρία στην οποία φωνασκεί ο Αρχιεπίσκοπος είναι πολύ χαρακτηριστική των προθέσεων… τη στιγμή που ένα μεγάλο μέρος της Τουρκοκυπριακής κοινότητας διεκδικεί την πλήρη αναθεώρηση των σχέσεων της με την Τουρκία, τη στιγμή που το πολιτικό κενό το οποίο προέκυψε μεταξύ Τουρκοκυπρίων και Τουρκίας μετατρέπεται σταδιακά σε πολιτικό «μίσος», ο συγκεκριμένος επιλέγει να θέσει τα γνωστά όρια και να εγγυηθεί στους Τουρκοκύπριους ότι «δεν έχουν να περιμένουν τίποτε ούτε από τους Ελληνοκύπριους».

Σε ένα δεύτερο ουσιαστικό επίπεδο, η συγκεκριμένη του δήλωση συμβάλει στη διεύρυνση του συντηρητικού πεδίου και με τη συμμετοχή πολιτικών κομμάτων τα οποία δεν ενοχλούνται ούτε από τη διχοτομική κατάσταση στον τόπο, αλλά ούτε και από την αμφισβήτηση του κοσμικού χαρακτήρα του κράτους τους. Χαρακτηριστικό και ίσως τραγελαφικό παράδειγμα… οι Οικολόγοι, οι οποίοι σε πρόσφατη ανακοίνωσή τους για το ίδιο θέμα άνοιξαν τη συζήτηση και για τα γενικότερα μέτρα που υλοποιεί η Κυπριακή Δημοκρατία προς την Τουρκοκυπριακή κοινότητα. Μάλιστα οι Οικολόγοι έκαναν λόγο για «προνόμια»…!
 
Με αυτό τον τρόπο επικαιροποίησαν ένα θλιβερό αναχρονισμό… οι Οθωμανοί διοικητές πάντα μιλούσαν για προνόμια προς τους ραγιάδες, το ίδιο έπραξε και στη συνέχεια η ηγεμονική κάστα ανάμεσα στην ελληνοκυπριακή κοινότητα που αντιμετώπιζε την όποια νομοθετική ή άλλη ρύθμιση προς την τουρκοκυπριακή κοινότητα ως «προνομιακή μεταχείριση μιας μειονότητας». Τα αποτελέσματα για την πατρίδα μας γνωστά…

Και επειδή μετά τη δημοσιοποίηση της πρόθεσης ΔΗΣΥ να μεταφέρει το θέμα στην αρμόδια κοινοβουλευτική επιτροπή, διαφαίνεται στον πολιτικό μας ορίζοντα ακόμα ένας γύρος εθνικιστικής έξαρσης, αλλά και επειδή για μια ακόμη φορά το κατεστημένο μας υπενθύμισε ότι ένα από τα βασικά του προβλήματα είναι το πώς δε θα διαμοιραστεί την εξουσία, να επαναλάβουμε μια βασική θέση… Εάν για τον Αρχιεπίσκοπο και αυτούς που εκφράζει «είμεθα κατάπτυστοι», τότε δηλώνουμε αμέσως ότι «είμεθα» και υπερήφανοι!
 
Γιατί απλά σημαίνει ότι για να το λέει ο Αρχιεπίσκοπος κάτι σωστό κάνουμε…!

 

 

 

ΕΙΡΗΝΗ - BARIŞ του Γιάννη Ρίτσου/Yannis Ritsos

 
1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Barış Mücadelesini veren Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye halklarına bir adamadır.
Με αφορμή την 1η Σεπτεμβρίου Παγκόσμια Μέρα για την Ειρήνη, μια αφιέρωση στους λαούς της Κύπρου, της Ελλάδας και της Τουρκίας που δίνουν τον αγώνα για την ειρήνη.

 
ΕΙΡΗΝΗ
 
 

Γιάννης Ρίτσος
Yannis Ritsos

Τ’ όνειρο του παιδιού είναι η ειρήνη
Τ’ όνειρο της μάνας είναι η ειρήνη
Τα λόγια της αγάπης κάτω απ’ τα δέντρα
είναι η ειρήνη. Ο πατέρας που γυρνάει τ’ απόβραδο
μ’ ένα φαρδύ χαμόγελο στα μάτια
μ’ ένα ζεμπίλι στα χέρια του γεμάτο φρούτα
και οι σταγόνες του ιδρώτα στο μέτωπό του
είναι όπως οι σταγόνες του σταμνιού
που παγώνει το νερό στο παράθυρο,
είναι η ειρήνη.

Όταν οι ουλές απ’ τις λαβωματιές
κλείνουν στο πρόσωπο του κόσμου
και μες στους λάκκους που ‘ καψε η πυρκαγιά
δένει τα πρώτα της μπουμπούκια η ελπίδα
κι οι νεκροί μπορούν να γείρουν στον πλευρό τους
και να κοιμηθούν δίχως παράπονο
ξέροντας πως δεν πήγε το αίμα τους του κάκου,
είναι η ειρήνη.

Ειρήνη είναι η μυρουδιά του φαγητού το βράδυ,
τότε που το σταμάτημα του αυτοκινήτου στο δρόμο
δεν είναι φόβος,
τότε που το χτύπημα στην πόρτα
σημαίνει φίλος,
και το άνοιγμα του παραθύρου κάθε ώρα
σημαίνει ουρανός,
γιορτάζοντας τα μάτια μας
με τις μακρινές καμπάνες των χρωμάτων του,
είναι ειρήνη.

Ειρήνη είναι ένα ποτήρι ζεστό γάλα
κι ένα βιβλίο μπροστά στο παιδί που ξυπνάει,
τότε που τα στάχυα γέρνουν το ‘να στ’ άλλο λέγοντας:
το φως, το φως
και ξεχειλάει η στεφάνη του ορίζοντα φως,
είναι η ειρήνη.

Τότε που οι φυλακές επισκευάζονται να γίνουν βιβλιοθήκες,
τότε που ένα τραγούδι ανεβαίνει από κατώφλι σε κατώφλι τη νύχτα,
τότε που τ’ ανοιξιάτικο φεγγάρι βγαίνει απ’ το σύγνεφο
όπως βγαίνει απ’ το κουρείο της συνοικίας
φρεσκοξυρισμένος ο εργάτης το Σαββατόβραδο,
είναι η ειρήνη.

Τότε που η μέρα που πέρασε,
δεν είναι μια μέρα που χάθηκε,
μα είναι η ρίζα που ανεβάζει τα φύλλα της χαράς μέσα στο βράδυ
κι είναι μια κερδισμένη μέρα κι ένας δίκαιος ύπνος,
που νιώθεις πάλι ο ήλιος να δένει βιαστικά τα κορδόνια του
να κυνηγήσει τη λύπη απ’ τις γωνιές του χρόνου,
είναι η ειρήνη.

Ειρήνη είναι οι θημωνιές των αχτίνων στους κάμπους του καλοκαιριού
είναι τ’ αλφαβητάρι της καλοσύνης στα γόνατα της αυγής.
Όταν λες: αδελφές μου, – όταν λέμε: αύριο θα χτίσουμε.
όταν χτίζουμε και τραγουδάμε,
είναι η ειρήνη.

Η ειρήνη είναι τα σφιγμένα χέρια των ανθρώπων
είναι το ζεστό ψωμί στο τραπέζι του κόσμου
είναι το χαμόγελο της μάνας
Τίποτ’ άλλο δεν είναι η ειρήνη.
Και τ’ αλέτρια που χαράζουν βαθιές αυλακιές σ’ όλη τη γη,
ένα όνομα μονάχα γράφουν:
Ειρήνη.
Τίποτ’ άλλο. Ειρήνη.

Πάνω στις ράγες των στίχων μου
το τραίνο που προχωρεί στο μέλλον
φορτωμένο στάρι και τριαντάφυλλα,
είναι η ειρήνη.

Αδέρφια,
μες στην ειρήνη διάπλατα ανασαίνει όλος ο κόσμος
με όλα τα όνειρά μας
Δώστε τα χέρια αδέρφια μου,
αυτό ‘ναι η ειρήνη.

 
 
BARIŞ
 
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi
ter damlalarıyla alnında...
barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek, kanlarının,
barış budur işte.
Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda
yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi
ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.
Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun
gökyüzünün dolmasıdır içeriye;
gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla
bayram günlerini çalan gözlerimizde.
Barış budur işte.
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun
gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, ışık! Işık! -  diye fısıldarlarken birbirlerine!
Işık taşarken ufkun yalağından.
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler
Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi;
barış budur işte.
Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de
bir kök olduğu zaman
gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.
Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman
dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra.
Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden
zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için
ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.
Barış budur işte.
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.
Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde
mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların
şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine
büyük karanfilini alacakaranlığın...
barış budur işte.
Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların
sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Ve toprakta derin izler açan sabanların
tek bir sözcüktür yazdıkları:
Barış
Ve bir tren ilerler geleceğe doğru
kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden
buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
Bu tren, barıştır işte.
Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren.
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte.
 
Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU