Türkiye Barış
Hareketiyle ve başkaldıran Türkiye halkıyla Dayanışma etkinliğinde
Kıbrıs Barış
Konseyi Başkanı Yannakis Skordis tarafından yapılan konuşma
7 Haziran 2013
Barış
için, insan haklarına saygı için ortak mücadeleye devam eden değerli dostlar,
Bugün
toplandığımız bu yer, pek çok bir araya gelişlerin ve duyguların izlerini
taşımaktadır. Hatta bir derecede Kıbrıs halkının zorla bölünmesinin de
sembolüdür. Ancak aynı zamanda bu halkın, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin
bir araya geldikleri ortak mücadele noktasıdır da.
Bugün
burada gerçekleştirdiğimiz etkinliğin kendine özgü bir özelliği var. İnsan
haklarına ve insanlık onuruna saygı için bu günlerde gerçekleştirdiği
gösterileri Tayip Erdoğan hükümetinin büyük baskıyla karşılaşan Türkiye halkıyla
dayanışmamızı dile getirmek için bugün buradayız.
Bu
gösterilerde en önde yer alan Türkiye Barış Derneği ile dayanışmamızı ifade
ediyoruz.
Türkiye
hükümetinin Suriye ile ilgili konulara karışmasına Türk halkının karşı
olmasından İslamcı hükümetin rahatsız olduğu görülüyor.
NATO’nun ve Amerikalıların bölgede savaş
kışkırtıcısı planlarının esiri olmayı istemeyen Türkiye halkının nükleer
tesislere ve füzelere ilişkin planlara karşı çıkmasından Türkiye hükümetinin
rahatsız olduğu görülüyor.
Türkiye’deki
demokrasi eksikliğinin adeta bir protestolar ve gösteriler seline yol açmasından
rahatsız olduğu görülüyor.
Taksim
Meydanı’nda ve tüm Türkiye’de halkın kitlesel protesto gösterilerine karşı
Türkiye hükümetinin ortaya koyduğu ve bazı yurttaşların öldürülmesine kadar varan
barbarca tutumu Kıbrıs Barış Konseyi mahkûm etmektedir. Böylesi bir tutum
Türkiye burjuvazisinin, büyük sermayenin çıkarlarına ve aynı zamanda yabancı
çıkarlara hizmet etme yönünde hareket eden Ankara’daki hâkim çevrelerin faşist
tutumunun bir teyidini teşkil etmektedir.
Kıbrıs
Barış Konseyi, Türkiye Komünist Partisi’nin Ankara’daki bürolarına ve
antiemperyalist mücadelenin, kültür, dostluk, kardeşlik ve uluslararası
dayanışmanın sembolü olan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne yapılan şiddetli
saldırıyı ve vandalizmi de mahkûm etmektedir.
Türkiye’de
ilerici insanların protestoları kitlesellik ve yoğunluk açısından daha
öncesinde görülmemiş boyutlardadır. Adaletsizlik bardağının taştığı ve halktan
insanların “yeter artık” dediği görülmektedir. Diğer yandan Türkiye’deki düzen
ortaya koyduğu faşist tutumla aslında halkın başkaldırısından duyduğu korkuyu
göstermektedir.
Biz,
burada, Kıbrıs’ta, büyük haksızlıkları ve adaletsizlikleri yaşayan insanlar
olarak, bu durum karşısında sessiz kalamayız, sessiz kalmamalıyız. NATO’nun ve
bugüne kadar ona sadık bir biçimde hizmet eden bütün Türkiye hükümetlerinin
yurdumuzda yaptıkları bilinmektedir. Onlar ülkemiz karşısında en kötü tutumu
ortaya koydular.
Ancak,
pek çok sefer dediğim gibi, halklar iyi ve kötü halklar diye ayrılamazlar. Bütün
halklar küresel sermayenin aynı sınıfsal baskısının kazanında kaynıyorlar.
Emperyalist çıkarlar uğruna savaşlar yapan, masum insanları öldüren silahları
satan, tüm dünyanın çocuklarının ekmeğini ve yaşamını çalan aynı makinenin
çarklarında eziliyorlar.
Tüm
bunlar uluslararası dayanışmanın önemini ve gerekliliğini açıkça
göstermektedir. Bir Kıbrıs atasözünün dediği gibi, “bugün benim sıram, yarın
senin sıran”. Barış istemeyenlerin, barışa karşı olanların gerçekten tek
korktukları şey, Barış hareketlerinin ve genel olarak halkların güç birliği ve
dayanışmasıdır.
Bir
süredir içinde bulunduğumuz zor koşullarda her birimiz kendimizi bir
belirsizlik ve güvencesizlik içerisinde hissediyoruz. Buna yol açanın kim
olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna neden olan, küresel emperyalizm güçlerinin
saldırganlığıdır. Bu, dünya barışını büyük tehlikelere sokan bir
saldırganlıktır.
Kıbrıs
Barış Konseyi olarak, nice zamandır uyarıyorduk ve ne yazık ki öngörülerimiz
bugün gerçek çıkmaktadır. Kelimesi kelimesine şunları söylüyorduk: “Ve şimdi ne
olacak? Orta Doğu’da sıra kime gelecek? Suriye’ye mi, ardından İran’a ve doğal
zenginliklerine mi? Belki de, bölgede barış ve dostluk köprüsü olabilecek olan,
ama son zamanlarda denizaltı doğal zenginliğiyle kimilerinin iştahını açan
Kıbrıs’a mı?”
Bunların
gün be gün yaşama geçirildiği görülüyor. NATO’nun ve Türkiye hükümetinin
Suriye’nin içişlerine karıştığı artık açıkça görülüyor. Diğer yandan Kıbrıs
aleyhine ilan edilen ekonomik savaşla, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin,
Kıbrıs halkının çıkarlarını görmezden gelerek, Atlantik ötesi savaş makinesinin
jeostratejik çıkarlarına hizmet edecek bir çözümün hedeflendiği anlaşılıyor.
Onların nihai hedefi ülkemizin denizaltındaki zenginlikleridir.
Doğal
olarak, bu, tarihin sonu değildir. Sömürü, savaş ve faşizm canavarları, tıpkı
antik mitolojideki canavarlar gibi, sürekli beslenme ihtiyacındadır. Onlar
açısından bunun kimin aleyhine olduğunun önemi yok. Onlar için öldürülenlerin,
yetim bırakılanların, yıkımların önemi yok.
Türkiye’de
yaşananlar gibi olaylar kendi büyük önemlerine sahiptir. Bunlar büyük demokrasi
eksikliklerinin olduğu bir ülkede yaşanmaktadır. Böylesi bir ülkede başkaldırmak
ve dinamik olarak tepki göstermek büyük cesaret ister. Bu nedenle, bilinçli
yurttaşlar olarak barış ve adaleti sadece istemekle kalmayıp, bunlar için
mücadele etmeliyiz. Çünkü demokrasi ve ilerlemeyi sadece halklar
mücadeleleriyle başarabilirler.
Dünyanın
her yerinde barış yanlıları ve demokrasi mücadelecileri olarak dayanışma
sesimizi yükseltmek ve ortak mücadelemizi güçlendirmek hepimizin görevidir.
Bunu yapmaya devam edeceğiz. Çünkü müdahaleler, baskılar ve cinayetler
halkların değil, başkalarının çıkarlarına hizmet ediyor. Bu dünyada kimse tek
başına yaşamıyor ve gelecekte tehlike çanlarının kimin için çalacağı da
bilinmiyor. Bu durumda halklar arasındaki dayanışmayı güçlendirmek şarttır.
Bugün
burada bizimle birlikte olan herkesi saygıyla selamlıyoruz. Buradaki
mevcudiyetiniz dünyanın bunca acılar çeken bu bölgesinde barış ve adalet
mücadelesine katkıda bulunmaktadır.
Özellikle
Kıbrıslıtürk ortak mücadele arkadaşlarımızı yürekten selamlıyoruz.
Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk barışseverler olarak, ülkemizin ve halkımızın yeniden
birleşmesi için mücadele ediyoruz.
Kötü
karşısında iyinin zaferi için, bütün halkların kardeşliği ve dayanışması için,
küresel silahsızlanma için, nükleer silah ve maddelerden arındırılma için, bütün
halkların insan haklarına saygı için ileri!
Tüm
dünyada barış ve adalet için ileri! Faşizme ve Neonazilere karşı, insanların
manevi olarak hapsedilmesine karşı, cehalet ve apolitikleştirmeye karşı ileri!
İnsanlığı karanlığa gömme çabalarına ve faşizme geçit vermemeliyiz.
Mücadelemiz
haklı ve ortak!
Yaşasın
Barış!
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου