4/10/12

Dünya Sendikalar Federasyonu’nun üyeleri olarak PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, BES tarafından ortak DEKLERASYON


 
Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF) 3 Ekim gününü çalışanların ve ilerici güçlerin dünya çapında Eylem Günü olarak ilan etmiştir. Çalışanların tümünün kamu hizmetlerine (su, gıda, sağlık, eğitim, konut) erişim hakkı ve doğal kaynakları sömüren, fiyatları belirleme ve kârlarını arttırma hedefiyle kartel oluşturan çok uluslu şirketlerin oynadıkları rol bu yılki Eylem Günü’nün konusunu teşkil etmektedir.
Dünya Sendikalar Federasyonu’nun üyeleri olarak bu çağrıya yanıt veren PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS ve BES bugün, 3 Ekim 2012 Çarşamba günü sendika kadrolarının katılımı ile açık bir tartışma paneli düzenemişlerdir.

Etkinliğe katılanlar aşağıda yer alan kararı onayladılar.

KARAR
 
Kapitalist, neoliberal küreselleşme sonuçta zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurumun daha da büyümesine yol açmakta ve sermayenin kârlarını daha da büyütmeye yönelik küresel bir ekonomik egemenlik sisteminin yerleştirilmesinin önkoşulunu teşkil etmektedir. Dünyamızın birçok bölgesinde milyonlarca insan açlık ve hastalıklarla karşı karşıya bulunmakta, temel gereksinimlerden yoksun bir halde acı çekmektedir. Teknoloji ve üretim alanındaki ilerlemenin sonuçlarından giderek daha az sayıda insan yararlanmakta, her geçen gün daha da çok sayıda insan yoksulluk, açlık, işsizlik ve sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalmakta; eğitim hakkından, temel sağlık hizmetlerinden, konut, su ve elektrik gereksinimlerinin karşılanmasından mahrum bırakılmaktadır.  

Neoliberal küreselleşmenin uluslararası mekanizmaları, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Uluslararası Ticaret Örgütü uluslararası ekonomik ilişkileri, çok uluslu şirketleri ekonomik ve siyasi bağımlılığı derinleştiren bir sürece sokmaktadır. Büyük çok uluslu şirketler düzeyinde alınan kararlar çoğu kez yerel ya da bölgesel politikalardan daha fazla ağırlığı olmaktadır. Aynı zamanda piyasa güçlerinin serbestleştirilmesi daha zayıf olanlar karşısında güçlülerin lehine olan koşulları yaratmaktadır.

Bu kontrolsüz gelişme, kamuya ait doğal kaynakların ve ürünlerin çok uluslu şirketler tarafından kontrolsüz bir biçimde sömürülmesiyle bağlantılı olarak, çalışanların tüm faaliyet alanlarına büyük etkilerde bulunmaktadır. Eşitsizliklerin derinleşmesine ve çalışanların kazanımlarının daraltılmasına, iş ilişkilerinde düzensizliğe ve sosyal devletin sabote edilmesine yol açmaktadır. Sözde serbest rekabet adına piyasaların düzensizleştirilmesi ve özelleştirmeler için neoliberal reçeteler öne çıkarılmakta ve sonuç olarak güçlü ekonomik çevrelerin ve çok uluslu şirketlerin çıkarları ileri götürülmektedir.

Avrupa Birliği’nde egemen çevreler krizin neden olduğu yoğun sorunlara karşı koymak için reçete olarak yine bu krizin sorumlusu olan aynı başarısız neoliberal politikaları uygulamakta ısrar etmektedirler ve bu ısrarları sadece çalışanların çıkarlarına ve Avrupa’da sosyal bütünlüğe hizmet etmemekle kalmayıp, aynı zamanda Avrupa halklarının uğrunda mücadele ettikleri Avrupa sosyal modelinin de altını oymaktadır.

Düzensiz ve korumasız “esnek çalışma biçimlerinin” öne çıkarılmasında ısrar edilmesi ve Avrupa ekonomisinin sözde rekabet gücünü arttırma bahanesiyle özelleştirmelerin hızlandırılması çalışanların hakları üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmakta ve çalışma ilişkilerinin daha da düzensizleştirilmesinin ve toplu sözleşmelerin yararsız hale getirilmesinin yolunu açmaktadır.

Sendikal hareketin yoğun bir biçimde karşı çıkmasına rağmen, pazarların daha fazla birleştirilmesine ve çok uluslu şirketler ile tekeller yararına tamamen serbestleştirilmesine yönelik direktiflerin ve yasal düzenlemelerin öne çıkarılmaya devam edildiğini endişeyle tespit etmekteyiz.

Bütün bunlara ilaveten ve ekonomik kriz bahanesiyle, çalışanların sosyal güvenliklerinin altının oyulmasıyla, emeklilik yaşlarının kontrolsüz bir biçimde yükseltilmesiyle, sosyal hizmetlere yönelik kaynakların daraltılmasıyla, işsizliğin artmasıyla ve giderek daha da yoğunlaşan ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yaygınlaşmasıyla, çalışanlar konumlarının daha da kötüleşmesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
 
Biz bu önerilerin özüne kesin bir biçimde karşıyız ve bu tür yaklaşımlara ve politikalara karşı direniyoruz.

·                    Kamu yararına faaliyet gösteren kuruluşların bu niteliklerinin korunmasını kanıtlara dayalı tezlerimizle destekliyoruz ve bu kuruluşların özelleştirmeler aracılığı ile özel sermayeye  satılmasına yönelik teşebbüslere karşı çıkıyoruz.

·                    Çalışanların tümünün kamu hizmetlerine, eğitime, temel sağlık hizmetlerine, konuta, suya ve elektriğe ulaşım hakkını destekliyoruz.

·                    Kamu yararına olan kuruluşların ekonomik kalkınmaya ve toplumun tümünün refahına katkı sağlayacak olan sağlıklı, çağdaş ve yaşayabilir kuruluşlar olmasını istiyoruz.

·                    Pazarların serbestleştirilmesi adına, tam ve kalıcı istihdamı ve toplu sözleşmelerin gücünü ve geçerliliğini tehdit eden direktiflerin benimsenmesini ve uygulanmasını reddediyoruz.

·                    Servetin daha adil paylaşılmasının öğesi ve sosyal dayanışmanın ifadesi olarak sosyal devletin korunmasını ve güçlendirilmesini Avrupa Birliği’nden talep ediyoruz.

 
Uluslararası alanda ve özellikle de Avrupa’da sınıf sendikacılığı hareketi bu durum karşısında pasif kalmamakta ve krizin sonuçlarını çalışanların ödemelerini kabullenmemektedir. Ekonomik krize, çalışanların kazanımları ve hakları etkilenmeksizin, ekonomik yükün adil bir şekilde dağılımıyla karşı koyulmalıdır.
Kıbrıslırum - Kıbrıslıtürk, Kıbrıslı çalışanlar olarak, ortak mücadelelerimize ve ortak eylemimize istikrarlı bir şekilde devam ederek, çalışanların mücadeleler ve özverilerle kazandıkları hakları ve kazanımları savunmak için işçi sınıfının değerleri, birlik ve dayanışma temelinde, dünyanın tüm çalışanlarıyla sesimizi birleştiriyoruz.

Vatanımız bölünmüş bir durumda kalmaya devam ettiği sürece, biz Kıbrıslı çalışanlar için hiçbir kazanımın ve hakkın kalıcı ve istikrarlı olamayacağının bir kez daha altını çiziyoruz. Kıbrıs sınıf sendikacılığı hareketi açısından temel ve birincil hedefin, Kıbrıs sorununun çözümü ile ülkemizin ve halkımızın yeniden birleşmesinın acil ve gerekli olduğunu bir kez daha teyit ediyoruz.

Kıbrıs’taki DSF üyesi örgütler
· PΕΟ
· DEV-İŞ
· KTAMS
· KTÖS
· KTOEÖS
· BES

Δεν υπάρχουν σχόλια:

Δημοσίευση σχολίου