AKEL M.K. Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun
“Politis” gazetesinde yayınlanan röportajından bölümler
6.10.2013
Soru: AKEL M.K. Genel
Sekreterliği görevini üstlendiğiniz günden bu yana, bugün içinde bulunduğunuz
durumda tekrar bulunduğunuzu hatırlıyor musunuz? Yani partinizin bazı
kadrolarının dürüstlüğünü savunmak zorunda kaldığınızı hatırlıyor musunuz?
Cevap: Pek çok kez partiyi
savunma durumunda oldum. Mari’de patlamanın olduğu zamandan itibaren, ülkede ne
oluyorsa bundan AKEL’i sorumlu gösterme yönünde o zamanki muhalefet ve bugünkü
hükümet tarafından bir çabanın ortaya konulduğu görüşündeyim. Hedefleri çok
belirgin. Tıpkı şimdi yaptıkları gibi, o zaman da, bunca acıyı çekmiş olan
ülkemizde nelerin olacağı onları ilgilendirmeksizin, onlar iktidara gelmek
için, Dimitris Hristofyas’ı ve AKEL’i Kıbrıs halkının gözünden düşürmeyi,
halkın bilincinde değersizleştirmeyi hedefliyorlardı. En kötüsü de, kendilerine
doğrudan defalarca söylediğim gibi, onlar yaptıklarıyla, kendileri iktidara
geldiklerinde kendilerini zora sokacak bir duruma yol açtıklarını
algılamıyorlardı. Dolayısıyla böylesi durumlara karşı koymaya oldukça alışığım.
Soru: Sizin dediğiniz
gibi, o zaman hedef iktidara gelmekti. Bugünkü sebepleri ne?
Cevap: Sanıyorum ki,
kimilerinin aklında AKEL’i kamuoyunun gözünde değersiz kılmak, düşürmek ve
diğer partilerden hiç farkı olmayan bir parti olduğu mesajını topluma kabul
ettirmek var. Diğer bir çabaları da halkın dikkatini mevcut sorunlardan
uzaklaştırmak. Örneğin Moody’s derecelendirme kuruluşunun değerlendirmesine
göre, 2013 ve 2014 yıllarında durgunluğun Memorandum’da öngörüldüğü gibi %12,4
değil, %18,4 olacağı haberine kimse dikkat etti mi? Bankacılık sektörünün
yeniden sermayelendirilmesi için 1,5 miyar avroya daha ihtiyaç olacağı
öngörüsüne kimse dikkat etti mi? Bu paralar nereden bulunacak? Halkın bunları
bilmemesinin hükümet kendi çıkarına olduğunu düşünüyor. Gerçek sorunlardan
halkın dikkatini uzaklaştırmak için Dromolaksia davasının hükümete hizmet
ettiği görüşündeyim.
Soru: Mari’den söz ettiğiniz
için, söylemek istiyorum, kimileri denetim kurumları olarak görülen organların
yaptıklarını AKEL’in değersizleştirdiğini söylüyorlar.
Cevap: Mari’den
başlayalım. Farklı görüşü olanlar beni yanlış anlasalar dahi, ısrarla
belirtiyorum ki, Kıbrıs’ta tutulması kararlaştırılan ve Ulusal Muhafız
Ordusu’na muhafaza etme görevi verilen bir yükün doğru biçimde muhafaza edilip
edilmediğine dair Cumhurbaşkanı’nın her hangi bir sorumluluğunun olduğunu
mantıklı hiçbir insan ima edemezdi. Kimse böyle bir şeyi söyleyemezdi.
Bunu Sayın Poliviyu
söyledi.
Sayın Poliviyu’nun
raporunu nasıl sunduğunu izlediniz mi? Mari hakkında Sayın Poliviyu’nun o
raporunun objektif hareket eden, adaletli ve dürüst olan, rapor aracılığıyla
kişisel bir tezi olmayan bir insanın raporu olduğunu söyleyecek mantıklı bir
insan var mı?
Soru: Poliviyu’nun raporu
dışında, şimdi ekonomi hakkındaki araştırma komisyonunun raporu da var. Sizi bu
raporu da reddediyorsunuz.
Cevap: Bu komisyon
yasadışı bir şekilde oluşturuldu. Hükümet bunu biliyordu ve çok sayıda saygın
hukukçu da bunu kamuoyu önünde söylediler.
Soru: (Ekonomi hakkındaki)
raporu gördünüz mü?
Cevap: Elbette ki gördüm.
Rapor diyor ki, güya Sayın Hristofyas “ben hükümetim, istediğimi yaparım”
demiş. Bunu nerde gördüler, nerden keşfettiler?
Sanıyorum ki, raporda bu
ifade komisyonun vardığı sonuç olarak ifade ediliyor, yoksa Sayın Hristofyas’ın
dediği söz olarak değil.
Bu demektir? Hükümet,
AKEL’e zarar verme uğraşısına hizmet ettiği için bıraktı, böyle bir rapor
yayınlansın. Başka bir şey daha var. Başlangıçta bu komisyon için üç kişi
atandı, arından ikisi istifa etti ve başka iki kişi atandı. Bilimsel
danışmanlar istifa etti. Böylesi bir komisyonun güvenilirliği olabilir mi?
Aynı komisyonun kendisi
ceza kanunu ve medeni kanun meseleleriyle ilgilenemeyeceğini, sadece siyasal
sorumluluklarla ilgileneceğini söylemişti. 21. yüzyılda, bir Avrupa ülkesinde,
siyasi sorumluluklar için üç hukukçuyu tayin etmek ciddiyet midir? Başka hangi
ülkede böyle bir şey oldu? Siyasi sorumluluklar konusunda kararı, bunlar kim
olursa olsun üç hukukçu değil, seçimlerde halk verir.
Tüm bunlara rağmen, bir
prosedür uygulandı. Tanıklar çağrıldı ve onlar ifadelerinde bazı somut şeyleri
dile getirdiler.
Kritik dönemde Eurogrup’ta
konuları idare eden Sayın Anastasiadis, Sayın Sarris gibi kişilerle ilgili
konuları ele almadılar.
Aldıkları emrin koşulları
vardı.
İfadelerin sızdırılması
emrin koşullarında yoktu, ancak Eurogroup’un iki toplantısı hakkında soru
sormaları için pek çok neden vardı. Anlaşılan onların biçimlendirilmiş kendi
görüşleri vardı ve özünde raporu değersiz kılarak, raporda bu görüşü
yayınladılar. AKEL konuştuğunda, söylediklerini delilleriyle söyler. Tüm
bunları bunu kanıtlamak için söylüyorum. Yoksa her hangi bir raporu kapris
yapıp kabul etmediğinden değil. Bilakis tezini desteklemek için somut
argümanları vardır.
Soru: Dromolaksia ile
ilgili olarak, söz konusu olanın siyasi entrika olduğunu ifade ettiniz. Ancak
bazı veriler var. Çekler var. Banka hesabına ister AKEL, ister AKEL kadroları
içerisinden geçen para yatırmalar var.
Cevap: Daha ilk andan
itibaren dile getirdiğim tez geçerli olmaya devam etmektedir. Tekrar ediyorum:
Bu davada kim rüşvet, komisyon aldıysa, verdiyse ve buna katkıda bulunduysa
adaletin önüne çıkarılmalıdır. Yasalar uygulanmalıdır. Hiç kimse yasaların
üstünde olamaz. Suçlular cezasız kalmamalıdır. Bugün kimileri AKEL’in ve Genel
Sekreteri’nin bunun zıddını istediğini iddia etmeye çalışıyorlar. Böyle bir
şeyi asla istemedim ve istemem söz konusu olamaz. AKEL 87 yıllık yaşamı boyunca
demokrasi ve meşruluk çerçevesinde faaliyetini sürdürmektedir. Başka tür
tavırlar içerisinde olanlar başkalarıdır ve böylesi tavırları AKEL’de
aramasınlar.
Soru: Söz konusu durum
yasal çerçevenin dışında değil mi?
Cevap: Hayır ve neyi kastettiğimi
açıklayacağım. Sayın Lillis bir ifade verdi ve duyduğum kadarıyla, sorguyu
yapanların istedikleri noktaya varması için on ifade vermesi gerekti. Baskı
gördü, şantaja uğradı ve kendisiyle pazarlık yaptılar. O zaman, onun Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yargılaması kararlaştırılmış olmasına rağmen, Başsavcılık daha
hafif cezalar verebilecek olan İlçe Mahkemesi’nde yargılanmasını kararlaştırdı.
Soru: Şantajdan söz
ettiniz. Buna dair elinizde bilgi var mı?
Cevap: Sanıyorum ki, bırakalım
süreç ilerlesin ve görelim.
Soru: Davanın İlçe
Mahkemesi’nde görülmesi kararının nedeni hakkında Başsavcı ve Yardımcısı
tarafından yapılan açıklamalar sizi tatmin etmiyor mu?
Cevap: Kendilerinin bu
tasarruf hakkına sahip olduklarını söylediler. Teşekkür ederim. Bunu biliyorum.
Yanıtlanması gereken soru şudur: Koşullar değişmediği halde ne oldu ki bu
davayı İlçe Mahkemesi’ne sevk ettiler? Buna yanıt versinler. “Bu konuda bizim
tasarruf hakkımız var” türünden yanıtlar beni ikna etmiyor.
Soru: Sayın Lillis dışında
bir tanık daha ortaya çıktı. Onun Sayın Fandusis olduğunu söylüyorlar.
Cevap: Bu tanığın iki
yıldır polis tarafından aranan bir kişi olduğunu ve KDV’ye 300.000 avro borcu
olduğunu kadrolarımızın avukatları mahkemede belirttiler. AKEL kadrolarının
aleyhine ifade versin diye bu kişiyi bey gibi yurt dışından getirdiler ve bey
gibi geri gitsin diye bıraktılar. Eğer bu bilgi doğrulanırsa, bu, AKEL
kadrolarının aleyhine entrika değil mi?
Soru: hakkında şüphe
duyulan tanıklıklar dışında, çekler var, banka hesabına para yatırmalar var.
Cevap: Buna da geleceğim.
AKEL İlçe Komitesi daha başından itibaren net bir biçimde tutumunu ortaya
koydu. AKEL İlçe Komitesi’nin banka hesaplarını polisin kararname
yayınlanmaksızın araştırmasının yasa dışı olduğunu söylemeliyim. Bir davayı
delillendirmek için polis yasa dışılık yapıyor…
Soru: Neyi
kastediyorsunuz, bu konuda kararname olmaksızın bankalara gidip hesapları mı
açtı?
Cevap: Bankalara gitti ve
kararname olmaksızın hesapları açtı. Bu konuda parti İlçe Komitesi
bilgilendirildiğinde, hesapların denetlenmesinde sorunu olmadığını söyledi.
Sorguyu yapanlara çeklerin kooperatif bankası adına verildiğini ama banka
tarafından bu çeklerin bir hesaba yatırılmasının istendiğini belirttiler. AKEL
İlçe Komitesi o zaman bu paraları vermek isteyen Sayın Lillis ile görüştü ve bu
paraların hesabına yatırılmasını kabul etti. Eğer birisi bir dolap çeviriyor
olsaydı, böylesi bir hareket yapacak kadar saf olur muydu?
Soru: Saf değil, ama belki
de kendisine dokunulmayacağından çok emindi.
Cevap: Nasıl ona
dokunulmaz? Birisi, ortaya çıkma tehlikesi varsa, bu kadar basit bir şekilde
paraları hesabına koyar mı? Böyle işler yapanlar izlerini çok iyi saklarlar.
Onları tespit etmek için büyük çabalar ortaya koymak gerekir. İlçe Komitesi
sorguyu yapanlara kontrol etmelerini söyledi ve eğer her hangi bir miktar
paranın AKEL’e gittiği tespit edilirse, o zaman Sayın Lillis’ten para aldığı
yönünde suçlama hakları olurdu.
…Her birimizin kim
olduğunu herkesin bilmesi için, partimizin tüm Polit Büro üyeleri ve Meclis
Grubu üyeleri olarak mal varlıklarımızı yayınlayacağız. Kimim politikada olup
zengin olduğunun, kimin politikaya yoksul girip yoksul olmaya devam ettiğinin
görülmesi için diğer partileri de bunu yapmaya çağırıyorum.
Soru: Söz konusu olayda
yasa dışı bir alım satım vardı.
Cevap: Her hangi bir yasa
dışı alım satım olmadı. Eğer olduysa, bunun sorumlusu kim? Mahkemede yalan
ifadede bulunup, Kıbrıslıtürkün evinde ikamet ettiğini söyleyen Sayın Liotatis
ve raporlarında bunu doğrulayan KİP görevlisi polislerdir. Kimsenin Sayın
Liotatis aleyhine kavuşturma yaptığını duydunuz mu? Tam aksine o suçlama
makamının tanığı. CYTA emekli sandığının yaptığı yatırımın yararına olup
olmadığını kimse araştırdı mı? Kimse bu zahmete girmedi.
Soru: Eğer bu yatırım
emekli sandığının yararına ise, bu, bir yasa dışılığı haklı kılar mı?
Cevap: Elbette ki hayır.
Eğer rüşvet verildiyse, bunun suç olmadığını hiç kimse söylemiyor. Ama bu
yatırımın, sandığın yararına olup olmadığı da değerlendirilmelidir. CYTA
Yönetim Kurulu’nda bazı kişilerin yakalanacağı haberini gazetelerde okuyorum.
Bu şekilde davranıldığında, bazı insanların iş yaşamlarının mahvolacağını
biliyor musunuz? Bu insanların aleyhine hiçbir şey kanıtlanmadığı takdirde,
bunları yapanlar sorumluluklarını üstlenmeye hazır olacaklar mı? İster medya,
ister Hukuk Dairesi mensupları tarafından olsun, bu tür kabul edilemez
davranışlar karşısında pasif kalmamın söz konusu olmayacağını net bir şekilde
belirtiyorum. Eğer insanların kurallara aykırı ve haksız bir biçimde
mahvedildikleri kanıtlanırsa, emin olsunlar ki, bunu yapanlar, siyasi ve hukuki
olarak AKEL’i karşılarında bulacaklar. Bunu tamamen bilinçli olarak söylüyorum.
Böylesi işlere karışmayı asla kabul etmeyecek olan şahsen tanıdığım dürüst
insanlardan söz ediyoruz ve birileri siyasal oyunlar oynamayı istedikleri için
bu insanlar şimdi isimlerinin lekelendirildiğini görüyorlar.
Soru: Şahsi çıkarlarına
işler yapmakla suçlanmamaları sizi düşündürmüyor mu? Kimileri onların AKEL’in
emriyle böyle davrandıklarını varsayabilir mi?
Cevap: Kesinlikle hayır.
Bu insanlar yasa dışılıklara, yasaların ve kuralların çiğnenmesine hiç
karışmayan insanlardır. Onları rüşvet almakla suçlamayı başaramadıkları için,
başka yollardan onları suçlamaya çalıştıkları doğrulanıyor. Birileri AKEL’den
birilerini yakalama tutkusu içerisinde olduklarını gösteriyorlar.
Soru: Borçların ödenmesi
için Sayın Lillis tarafından verilen paralarla ilgili olarak, bunların nereden
geldiğini AKEL İlçe Komitesi bilmiyor muydu?
Cevap: Sana borcum olduğu
için gelip sana 100 avro verirsem, bunu nerden bulduğumu sorar mısın?
Soru: 100 avro başka,
234.000 avro başka.
Cevap: Evet, 234.000 avro
çok para, bunun için size bir örnek vereceğim. Başpiskopos Apostolos Andreas
Manastırı’nın yapımı için Sayın Lutsios’tan 3 milyon avro aldı. Bu paranın
nereden geldiğini sordu mu? Bu paralar yurt dışına kaçırılan ve mevduatların
traşlanmasının bitmesinin ardından olduğu gibi geri getirilen paralardandır.
Yani traşlamadan önce yurt dışına kaçırılan paralardan olduğundan, Sayın
Lutsios’un – eğer verdiyse – verdiği paralar için polisin gidip Başpiskopos’u
yakalaması lazım mı?
Soru: Dromolaksia davası
hakkında pek çok kez AKEL olarak İçişleri Bakanı Sokratis Hasikıos ile karşı
karşıya geldiniz.
Cevap: Bu somut konuda Sayın
Hasikos’un bazı menfaatleri olduğu ve bu menfaatlere hizmet edilmediği açıkça
görülüyor. O ne derse desin, ailesinin çıkarları söz konusuydu. Onun ailesi de
CYTA’ya bir araziyi vermeyi istiyordu. Bakan tek başına bir araştırma komitesi
kurulması yönünde ilerledi. Bu da yasa dışıdır. Yasalara göre, ekonomi
hakkındaki araştırma komisyonunun ve Dromolaksia komitesinin oluşturulması yasa
dışıdır.
Sayın Hasikos’un çıkarı
söz konusu ve bu, bu davadaki ilk ihlal. Ardından yasa dışı bir şekilde
araştırma komitesi kuruldu ve hükümet durumu seyrediyor. Benim yorumuma göre,
hükümet AKEL’i kamuoyu gözünde düşürmek için AKEL aleyhine bir entrikada yer
alıyor.
Soru: Acaba bu abartma mı?
Cevap: Hiç de değil. İç
cephede birliği güya ilerletmeyi isteyen hükümetin tek yaptığı şey bölünmeyi
ilerletmek. Tavrıyla ülkeyi ikinci kez felakete sürükleyecek. Bugün hükümetin
bakanları ve bizzat Sayın Anastasiadis kendilerine göre doğru yapılmadığı
görüşünde oldukları çeşitli konular hakkında önceki hükümet aleyhine kavuşturma
istiyorlar. Ben diyorum ki, eğer bazı şeyler doğru yapılmadıysa, bunlara bakıp
değerlendirelim. Ancak şunu dikkate almaları gerekir, beş yıl sonra başka bir
hükümet olacak ve onların bu yaptıklarını örnek alıp, onların bugün yaptıkları
hakkında onlar aleyhine kovuşturmaya gidebilir.
… Eğer yasa dışı ve kuralları
ihlal eden şeyler yapıldıysa, bunu böyle bırakmamamız gerekir. Siz
gazetecilerden ricam, dediklerimizin tümünü duyun ve Andros Kiprianu, onlara
aynı şekilde davranacağını söyleyerek hükümete şantaj yapıyor ya da yasa
dışılıkların üstünün örtülmesini istiyor demeyin. Ben asla böyle bir şey
demedim. Nerede yasa dışı bir şey yapıldıysa, yasanın öngördüğü işlemler yapılmalıdır.
Soru: Sizin iktidarda
olduğunuz dönemde daha önceki dönemin konularında temizlik yapılması yönünde
ilerlemediğiniz için partinizin kadroları ve üyeleri size sorumluluk yüklemiyor
mu?
Cevap: O dönemin
atmosferini ve ortamını size hatırlatmam lazım. O dönemde Dimitris Hristofyas
Kıbrıs sorununun çözümü için büyük bir çabada bulundu. Bizim önceliğimiz buydu
ve AKEL’in önceliği her zaman bu olacak. Biz, temel hedefe hizmet edecek bir
atmosferin olmasını istiyorduk. Eğer Dimitris Hristofyas böylesi hareketlerde
bulunsaydı, neler olurdu Kıbrıs’ta, biliyor musunuz?
Soru: Buna kimileri
cezasız kalmalara son verildiği hissinin güçleneceği yanıtını verebilir.
Cevap: Olacak olanın,
sınırları olmayan bir patlama olacağından emin olun. Demokratik Seferberlik
Partisi’nin nasıl davrandığını gördük, o dönemde muhalefette olanların nasıl
davrandıklarını da gördük, AKEL’in nasıl davrandığını da gördük. Mari’de
olanlar oldu ve Cumhurbaşkanlığı’nın dışında nelerin yapıldığını da
hatırlıyorsunuz. Mevduatlar traşlandı, bankacılık sektörü ve Kıbrıs çok büyük
zararlara uğradı. Kimsenin aynı şekilde tepki gösterdiğini gördünüz mü?
Cumhurbaşkanlığı’nın orya gittik, barışçıl bir gösteri yaptık ve onların her
gece bağırdıkları gibi “Hristofyas’a ölüm” diye bağırmaksızın oradan ayrıldık.
Biz medeni ve kültürlü bir biçimde davrandık. Onlar sadece muhalefette
olduklarında değil, şimdi, hükümette olduklarında da medeni ve kültürlü bir
biçimde davranmıyorlar.
… Son 20 yılda
Kıbrıslıtürklere ait gayrimenkullere ilişkin yapılan tüm işlemler hakkında
bilgileri İçişleri Bakanı’ndan istedim ve hala bekliyorum. Daha önceki
hükümetlerin ne yaptığını ve Hristofyas hükümetinin ne yaptığını görmek
istiyorum. Hala İçişleri Bakanı’nın cevabını bekliyorum ve emin olsun ki durmam
söz konusu değil. Bu konuda sonuna kadar gideceğim.
Δεν υπάρχουν σχόλια:
Δημοσίευση σχολίου